Ziraat Bankası ve Emniyet Müdürlüğü
İki kurum nasıl yan yana gelir de başlık olur diye düşünenleriniz olacaktır mutlaka. Benim de aklıma...
İki kurum nasıl yan yana gelir de başlık olur diye düşünenleriniz olacaktır mutlaka. Benim de aklıma gelmezdi ama başıma geldi. Aynı gün bu iki kurumdan gördüğüm ve beğendiğim uygulamalardan dolayı memnuniyetimi sizinle paylaşacağım bu gün.
13 Şubat 2018 Salı günü sabah işe gitmeden Ziraat Bankası’na gidip pos cihazımla ilgili sorunlarımdan dolayı kapatmak niyetindeydim. Bununla beraber bankada bulunan otomatik ödemelerimi de iptal ettirip başka bir bankaya taşımak istiyordum.
Bankalar Sokağı’na kuzeyden girdim. Bankaya yaklaştığımda arabamı park edecek uygun bir yer göremedim. Sol tarafta bir boşluk vardı. Bankada 15-20 dakikalık kısa süre kalacağım için hemen sola yanaşarak yanlış olduğunu bilmeme rağmen ters yönde park ettim.
Bankada müşteri temsilcimin olduğu ikinci kata çıktım. Çoktandır bankaya uğramıyordum. Hatırlayanlar olacaktır, daha önce yazmıştım, harç ödeme konusunda banka görevlisiyle bir sorunum olmuştu. Bankaya soğuktum sizin anlayacağınız. Müşteri temsilcim değişmiş. Selam verdim. Buyur etti yeni temsilcim. Kendini tanıttı. Yeni geldiğini söyleyerek tanışma çayı ikram etmek istedi. İstemedim. Maaşımı başka bir bankaya taşımıştım. Hesabı kapatacağımı söyledim. “Olur, ama şimdilik dursun” dedi. İlk maaşlarda karışıklık olabilir. Maaşını o bankadan aldığında bunu kapatırız. Ben o bankadan maaşımı aldığımı söylediğimde “Tamam o zaman” diyerek hesabı kapattı. Temsilcim o kadar iyi niyetli ve güler yüzlü davranıyordu ki “Pos cihazımla ilgili sorunum var, onu ve otomatik ödemelerimi de kapatmak istiyorum” dediğimde “Siz bilirsiniz ama sorunları çözeriz” dedi ve hemen bir çay söyledi. İçten davranışı, benim kararımı yeniden değerlendirmeme neden oldu. “Sana yeni bir pos cihazı verelim” diyerek beni ikna etti. Hesabı kapatmak için giden ben, temsilcimin içten davranışı nedeniyle kararımı değiştirmiş olarak bankadan ayrıldım.
Arabama vardığımda camına yapıştırılmış bir kağıt vardı. “Eyvah!” dedim, “Cezayı yedik gene.” Hemen kağıdı aldım, okudum:
LÜTFEN TRAFİK KURALLARINA UYALIM
Sayın …… plakalı araç sahibi, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 112. ve 115. maddeleri, Trafik Kanunu’nun 58. ve 61. maddelerine göre park etmenin ve duraklamanın yasak olduğu yere aracınızı bırakmış bulunuyorsunuz. Aracınızı kaldırmadığınız takdirde trafik cezası uygulanıp aracınız çekilecektir.
Saat……… Ödemiş
Makbuz no………. İlçe Emniyet Müdürlüğü
Bugün şanslı günümde miyim ne. Bu kağıt, bir ceza makbuzu olabilirdi. Ya da makbuz olmadan plakaya ceza yazılabilirdi. Burada devletin vatandaşına sevecen bir yaklaşımı vardı. Demek ki devlet de vatandaşına hoşgörüyle yaklaşarak uyarıda bulunabiliyordu. Bu, bana büyük bir dersti. Ceza yazılmış olsaydı belki bu kadar etkili olamazdı. Ben bir hata yaptım ve karşılığını ödedim diye düşünürdüm. Ben bir hata yaptım, karşılığını ödemedim, borçlu kaldım. Bunu asla unutamam. Bundan sonra trafik kurallarına daha sıkı uymaya çalışırım.
Ne demiş atalarımız: Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarır.
Sevgi, saygı ve mutluluklar.