Yoksulluk ve dayanışma

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 20 Aralık tarihini “Dayanışma Kültürünün Gelişmesi ve Yoksullukla Mücadele Günü” olarak kabul...

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 20 Aralık tarihini “Dayanışma Kültürünün Gelişmesi ve Yoksullukla Mücadele Günü” olarak kabul etmiştir.  Amaç; uluslararası barış ve güvenliği koruyarak toplumsal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, devletler ve insanlar arasındaki gelir dağılımını düzenlemek, böylece yoksulluğu önlemektir.

Bu amaçla 2002 yılında Dünya Dayanışma Vakfı kurulmuş, 2003 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı hazırlanmıştır. Bu vakıf eliyle gelişmekte olan ülkelere sosyal ve ekonomik yardımlar yapılarak yoksulluk önlenmek istenmektedir. Amaca ulaşılmış mıdır? Ne yazık ki henüz ulaşamamıştır.

Bugün dünyada en zengin 42 kişinin mal varlığı, dünya nüfusunun yarısını oluşturan dört milyar insanın malvarlığı ile eşittir. Yine dünyada en zengin 10 ülkenin geliri, en fakir 10 ülkenin gelirinin 77 katıdır.  Dünyadaki zenginlikler bu kadar adaletsiz paylaşılıyorken dünyada barıştan, adaletten söz etmek mümkün değildir.

İnsanlık tarihi incelendiğinde görüldüğü gibi ilkel toplumdan sonra gelen sınıflı toplumlarda üretim araçlarını eline geçiren zengin sınıflar, emeği ile geçinen diğer sınıfları hep sömürmüşler ve baskı altında tutmuşlardır. Halen var olan eşitsizlik ve yoksulluk, Birleşmiş Milletler gibi kurumların iyi niyetli girişimlerine rağmen ne yazık ki devam etmektedir. Eşitsizlik ve yoksulluk ayrı kavramlardır. Eşitsizlik, insanların yaşam standartları arasındaki farkı ortaya koyarken yoksulluk ise insanların yaşamlarında insanca koşulların altında bir seviyede kalmalarını ifade eder.

Dünyada aç ve yoksul insanların bulunması gıda, ilaç ve kaynak eksikliğinden değil, mevcut zenginliklerin adil bir şekilde paylaşılmamasından kaynaklanmaktadır. Her ne kadar sömürgeciliğin tarihte kaldığı söylenmekte ise de bu, kocaman bir yalandır. Zengin ülkeler, kurdukları mekanizmalarla yoksul ülkeleri kendilerine bağlayarak sömürülerini sürdürmektedirler. Bu bazen yüksek faizle borç vererek, bazen de kendisine yakın partileri veya kişileri iktidara getirerek istediğini alma şeklinde uygulanmaktadır.

Yoksul devletlerin yoksulluktan kurtulamamalarının bir başka nedeni de yönetim kadrolarında bulunan kişilerin yolsuzlukları ve israflarıdır. Yapılan araştırmalar, yoksullukla yolsuzluk arasında önemli bir ilişkinin var olduğunu göstermiştir. Gelişmiş ülkelerde yolsuzluk minimum seviyede iken fakirliğin çok olduğu ülkelerde yolsuzluğun çok daha fazla olduğudur.

Dünyada insanları tehdit eden sorunlar, ancak dünya çapında bir işbirliği ile çözülebilir. Örnek vermek gerekirse yaşamakta olduğumuz Covid-19 salgını, insanlığın ortak düşmanıdır ancak işbirliği ile, ortak önlemlerle çözülebilir. Aynı şekilde çevre sorunları, küresel kuraklık, nükleer silahlara karşı mücadele, yine işbirliği ile çözülecek konulardır. Yoksulluk ve eşitsizlik de insanlığın ortak konusu olmalıdır çünkü var olan bu eşitsizlik ve yoksulluk; kalıcı bir dünya barışına, insanların bir arada barış içinde yaşamalarına engel oluşturmaktadır. Böyle adaletsiz bir dünyada ne terör ne de savaşlar biter. Savaşların ve terörün olduğu bir dünyada kimse mutlu olamaz.

Yazımı rahmetli halk ozanımız Ruhi Su’nun bir türküsüyle bitirmek istiyorum.

“Dinleyin arkadaşlar, bir atasözümüz var. Kimi yer kimi bakar, kıyamet ondan kopar.

Görmüşler ileriyi atalarımız demek. Herkese yeter dünya herkese yeter ekmek.”

Bakmadan Geçme