YEREL, MİLLİ VE EVRENSEL
Okuduğumuzu anlamayan bir toplum olmaya doğru hızlı adımlarla ilerliyoruz. Sınıfta okuduğu bir metni anlatamayan bir öğrenci...
Okuduğumuzu anlamayan bir toplum olmaya doğru hızlı adımlarla ilerliyoruz. Sınıfta okuduğu bir metni anlatamayan bir öğrenci; gazete, dergi ve kitap almayan bir toplum…
Peki hiç mi okumuyoruz! Tabii ki bunu kastetmiyorum ama genellikle ‘başlık okuyan’ bir toplumun içinde bir sayfalık düşünce yazısı yazmaya çalıştığımızı da söylemem gerekir.
Toplum olarak derinlemesine öğrenme gayreti içinde değiliz.
Ben bu yüzden yazılarımda bazı sözcüklerin anlamlarını açıklar daha sonra söyleyeceklerimi yazarım.
Başlıktaki yereli açıklamama gerek yok; o belli.
Peki milli nedir? Kelimenin kökeninin eski Aramice ve Süryanice’ye dayandığı yazılıyor. Arapça’da, din ve mezhep mensubu anlamı var. Dilimizde aynı dinin mensupları için kullanılan ‘ümmet’ kavramının da soy ve halk anlamları söz konusu. Türkçe’de ise biraz farklı anlamda kullanılıyor.
Aynı dili konuşan ve aynı kültürel özellikleri taşıyan topluluklara millet veya ulus diyoruz. Türk Dil Kurumu’nun internet sitesinde millet kavramı şu şekilde açıklanıyor: Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus…
Evrensel de ‘dünya üstündeki bütün insanları kapsayan’ demektir.
Sanat, önce yerelde doğar, ulusalda büyür evrenselde de zirveye ulaşır…
Daha önce futbol ve Ödemişspor ile ilgili bir yazı yazmış, belediyelerin mali kaynaklarını sporda altyapıya harcaması gerektiğini dile getirmiştim. İlgilenenler, Küçük Menderes Gazetesi’nin ilgili sayfalarında yer alan veya facebook sayfamdaki yazıyı bulup okuyabilirler.
Bana göre futbol da bir sanattır, elbette meraklısına.
Sanat deyince aklımıza daha çok edebiyat, resim, mimari ve müzik geliyor. Tabii ki sanatın anası kabul edilen tiyatro.
Türkiye’de sanata ilgi azalıyormuş. Doğrudur; çünkü biz sanatçıya yerelde yatırım yapmıyoruz. Yerelde doğan sanata yapılan yatırım izleyicinin de çoğalmasına neden olur.
Eğer biz okullarda ve çevrede sanatçı yetiştiremezsek, bunun gideceği yer sanata ilginin azalmasıdır. Bugün sergi ve gösteri salonları dolmuyorsa bence sorunun çözümünü buralarda aramalıyız.
Size bir örnek vereceğim. Diyelim ki Ödemiş’te bir tiyatro derneği ve kulübü kurdunuz. Bu işler dışarıdan bakıldığı gibi kolay değildir.
Doğal olarak bir veya birkaç oyun çıkaracaksınız ve çıkardığınız bu oyunları sergileyeceksiniz.
Peki, nerede sergileyeceksiniz? Ödemiş’te tiyatro sergilemek için kaç tane salonumuz var?
Diyeceksiniz ki Kültür Merkezi’nde var ya! Hem de 250 kişilik… Var ama eğer oyununuzu o Kültür Merkezi’ndeki tiyatro salonunda sergilemek isterseniz belediye size diyecek ki: “Para ile bilet satamazsınız!”
Yani 10 lira, 20 lira bilet satıp oyununuza harcadığınız masrafı çıkaramayacaksınız. Hatta dışarıdan bir tiyatro ekibi getirseniz bile onun için de bilet satamayacaksınız. Yani belediye salonunda ‘ticaret’ yapamayacaksınız!
Ekibin buraya nasıl ve hangi mali imkanlarla geleceği önemli değil!
Ama belediye, kendi kabul ettiği bir ekibin parasını peşin verip bu oyunu vatandaşa ‘ücretsiz’ izletebilir. Yani gitsem de gitmesem de ben o ekibin parasını ödemiş olacağım…
Peki, o ekip ticaret yapmış olmayacak mı?
Ben bu yaklaşımın yanlış olduğunu Eğitim-Sen ilçe temsilciliği yaparken ilgililere aktardım. Kültür bakanlığı ile yapılan protokolün yanlış yorumlandığını söyledim. Söyledim ama etkili de yetkili de olmadığım için…
Yani sizin anlayacağınız, ne yazık ki ilçemizde yerli tiyatro sanatı gelişemiyor. Diğer ilçe ve illeri de düşünürsek ülkemizde ‘ticaret yapmayan’ tiyatro sanatı ulusallaşamıyor.
Elbette tek neden bu değil.
Ne dersiniz?
Bu yazı gazetemizin 16 Ocak 2019 tarihli sayısında kullanılmıştır.