Yazmak eylemi…

Yazı yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda kimi zaman dakikalarca konsantre olamam. Yani dikkatimi toplayıp bir türlü...

Yazı yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda kimi zaman dakikalarca konsantre olamam. Yani dikkatimi toplayıp bir türlü yazıya başlayamam. Konsantre sözcüğü dilimize Fransızca’dan geçmiş. Yoğunlaşma demek.

Centre… Merkez… Bir merkezde toplanma…

O halde düşünceleri bir yerde toplama diyebiliriz.

Bu kelimeyi, ‘consantre’ olarak düşünürsek, yoğunlaştırma karşımıza çıkar. Özellikle meyvelerin yoğunlaştırılmış halleri söz konusu olduğunda kullanırız bu sözcüğü.

Yazmak da yaymak eylemi ile yakın anlamlıdır.

Yazma… Bir halıyı veya örtüyü yazma! Ya da yayma…

Yazmak da düşünceleri yaymaktır: Ortalığa yayma…

Yazarken düşüncelerimiz ortalığa yayılır.

Kimileri, düşüncelerini başkaları ile paylaşamayınca kendi kendine konuşmaya başlar. Aslında bize kendi kendine gelir ama onların karşılarında birileri vardır. Bazen onların düşüncelerini de dilendirirler. Kendi kendine satranç oynamak gibi…

Yazma eylemine alıştığınızda, yazmadan duramıyorsunuz. Sonra yazdıklarınızı yayma ihtiyacı hissediyorsunuz. Yazamadığınızda rahatsızlık hissediyorsunuz… Yazmazsanız belki de kendine kendine konuşan insanların kervanına siz de katılacaksınız!

**

Ne zamandır aklımda ama bir türlü fırsat bulup yazamıyordum. İmdadıma geçtiğimiz akşam yapılan Balkan Festivali yetişti. Sağa sola asılan afişlerden de gördüm ama Ödemiş’teki dernek başkanı Tuncay Satılmış da davet edince, “şöyle bir izleyeyim” dedim.

Kapalı bir mekanda yapılacağını sanıyordum ama baktım ki eski Salı Pazarı’nda imiş.

Yaz aylarında kapalı mekanlarda etkinlik yapmak oldukça riskli. Çünkü çok sıcak…

Evim geçtiğimiz yıl onca masraf edilerek yeniden düzenlenen eski Sala Pazarı Parkı’na yakın. Yemekten hemen sonra kulağımıza Balkan ezgileri gelince, bulaşığı bile yıkamadan sesin geldiği yöne seğirttim.

Salı Pazarı’nın eski halinde biliyorsunuz bu tür etkinlikler için geniş bir alan vardı. Bu alanda basket ve voleybol turnuvaları yapılır bazen oldukça kalabalık bir izleyici kitlesi toplanırdı.

Ben bu alanın elden geçirilmesi gerektiğini ve basket sahasının 300-500 kişinin oturabileceği minik bir alan haline getirilebileceğini yazmış ve ilgili kişilere de söylemiştim.

Dinleyen olmadı tabii…

Biliyorsunuz, hala üstü orada duruyor tabelada ihale bedeli yazıyordu. 4 milyon civarında bir bedel idi ama biraz abartılı bulduğum söylentilere göre bu park bankalardan alınan kredilerle birlikte 7-8 milyona mal olmuştu.

Zevkler ve renkler tartışılmaz derler. Kimi beğendi kimi beğenmedi. Büyük basket alanı gitti, yerine fiskiyeli kuru havuz, etrafında da kay-kay sahası ile minik bir basket sahası oluşturuldu. Müzik eşliğinde dans eden fiskiyeler altında çocuklar su banyosu yapıyor. Havuzun etrafı yaz günlerinde serinletmek amacı ile su fışkırtan borularla çevrildi ama ben bunların bir gün bile çalıştığını görmedim. Parkın doğu tarafındaki görev yaptığım İlkkurşun Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi duvarına bitişik yapılan fiskiyeler de hiç çalışmadı. Bence planlamada sıkıntı var.

Konuyu dağıtmayalım.

Balkan Şenliği, küçük bir alanda gerçekleştirilmeye çalışılıyordu. Etrafta çok sayıda insan gezinti yaparken gösterileri izlemeye, yükselen müziği dinlemeye çalışıyordu.

Çok fazla kalamadım çünkü oturarak izleyebileceğim bir yer bulamadım. İnsanlar da zorunlu olarak çimlerin üstünde idi

Ben buraya artık Anafartalar Parkı diyorum; keşke bu park böyle şenliklerin de yapılabildiği yaklaşık 500 kişinin izleyebileceği büyüklükte mini tribünle çevrilmiş bir alana sahip olsa idi. Turnuvalar yapılmaya devam eder, böyle mini konserlere ev sahipliği yapardı.

Kuru havuz, çocukların eğlencesi olmuş durumda. Kafeteryada çocuk sesi ve su gürültüsünden rahatsız olmadan oturmak çok zor…

Parkın caddeye bakan kısmında en az 20 araçlık park alanının öldürülmesini de kayıp olarak görüyorum…

Bakın yazdım, yaydım ve rahatladım.

Yaşasın yazmak ve yaymak eylemi…

Bakmadan Geçme