
TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER..
Yaşar Varış
Anayasalar; devletin temel organlarını ve işleyişlerini belirleyen; ayrıca temel hak ve özgürlükleri tespit edip, sınırlarını çizen hukuk metinleridir. Başka bir deyişle toplumsal bir sözleşme niteliği taşır. Demokrasilerde “hükümet” dediğimiz organı geçici bir süre için kullanma hakkını seçimlerle kazanan partiler anayasanın kendilerine verdiği çerçeve içinde devleti yönetirler.
Hükümetler devleti yönetirken harfiyen uyması gereken metin Anayasa ve ona uygun olarak meclisten çıkan yasalardır. Hiçbir yasa, anayasaya aykırı olamaz, onunla çelişemez. Bunu kontrol etmek için yine anayasa ile görevleri belirlenmiş “Anayasa mahkemesi” vardır.
Yine demokrasilerde Güçler ayrılığı dediğimiz “Yasama-Yürütme-Yargı” kurumları vardır. Yasama organı Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Halkın seçtiği vekillerden oluşur. Burada ihtiyaç duyulan yasalar hazırlanır. Yürütme ise meclisin çıkardığı yasalara uygun olarak ülkeyi yönetir. Yargı ise işleyişi kontrol eder. Yasama, yürütme ve yargı birbiri ile uyum ve eşgüdüm içinde çalışırlar.
Neden bu konuya değindim? Son yıllarda ülkemizin yönetimi dünyanın hiçbir ülkesinde görülmeyen bir başkanlık sistemi ile yönetilmektedir. Bu sistemde meclis devre dışı kalmıştır. Ülke tek kişinin imzaladığı kararnamelerle idare edilmektedir. Bu bile tek başına anayasaya aykırıdır. Mecliste kocaman harflerle “ Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazdığı halde ne yazık ki milletin ve vekillerinin yürütme üzerinde sözü geçmemektedir.
Yargı ise bağımsızlığını yitirmiştir. En azından halk üzerinde bırakılan izlenim böyledir. Tarafsız olması gereken Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunun başkanı siyasi bir kişilik olan adalet bakanıdır. Yine siyasi bir kişilik olan adalet bakanı müsteşarı bu kurulun sekreteridir. Bu kurul,hakimlerin atamaları ve özlük haklarını belirleyen bir kuruldur. Böyle bir kurul’dan tarafsız kararlar çıkmamakta, hakim ve savcılar çekinik kalmaktadırlar. Ayrıca: siyasi iktidarın istemediği bir karar verenler de atama ve görevden alma yolu ile cezalandırılmaktadırlar.
Yine son aylarda yaşanan olaylar ülkemizde hukuksuzlukların arttığını, hatta hukukun askıya alındığı izlemini yaratmaktadır. 16 milyon seçmeni bulunan İstanbul ve büyük bir çoğunluğun oyları ile seçilerek belediye başkanı olan Ekrem İmamoğlu’nun 35 yıl sonra; önce diplomasının iptal edilmesi, sonra da yurt dışına kaçma şüphesi var diyerek haksız bir şekilde tutuklanması, diğer muhalif belediye başkanlarının ve çalışma arkadaşlarının tutuklanması, Vatan partisi başkanı sayınPrf. Ümit Özdağ’ın tutuklanmasıyapılan hukuksuzlukları üst düzeye çıkarmıştır.
Halk bunlara inanmamakta ve doğru bulmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanın cumhurbaşkanlığı seçiminde rakibi olarak gördüğü Sayın İmamoğlu’nun yarış dışına itme çabası olarak görmektedir.
Halk bu hukuksuzluklara dur demek için yine anayasa ile teminat altına alınan haklarına sarılmaktadır. Anayasamızın ikinci bölümünde yer alan 17-41 arasında yer alan maddeler “kişilerin hak ve ödevlerini “ belirtmektedir. Örneğin 17.madde kişi dokunulmazlığını 21. madde konut dokunulmazlığını 22.madde haberleşme hürriyetini,24. Madde din ve vicdan hürriyetini28.madde,basın hürriyetini 33. Madde dernek kurma hürriyetini,24. Madde de toplantı ve gösteri hürriyetini düzenlemektedir.
Anayasamızın 34. Maddesi aynen şöyle demektedir. “Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü ancak milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla sınırlanabilir.”
İşte son günlerde yapılan toplantı ve gösteriler anayasamızın vatandaşlara anayasada tanınan bu hakkın kullanılmasından ibaret yasal eylemlerdir. Kimse bu yasal hakları yasadışı, terörist gösterilermiş gibi gösterip insanları birbirine düşürmemelidir. 25.03.2025 Yaşar Varış