Tanınmış ile tanınmamış
Selim Şahan
Geçenlerde bir sosyal medya sayfasında gördüm. Kaynağı kimdir bilmiyorum ama yazmış bir şeyler. Gülümsedim…
“Düğünde neden tabanca patlatırlar? Çünkü adam şiir patlatamaz… Dans patlatamaz… Güzel iki cümle patlatamaz… Bir şarkı patlatamaz… İlgi çekmek, bir ses getirmek ister, ister ki herkes dönüp görsün ama patlatacağı hiçbir şeyi yoktur! O da tabanca patlatır! Kültürü o kadar...”
Gülümsedim ve kendi kendime ‘doğru’ dedim.
Patlatmak için kültür lazım…
**
Düğün konvoylarını bilirsiniz. Hele Ödemiş’tekileri. Adamlar bazen trafiği kapatır düğene caddenin ortasında devam ederler. Dünya onlarındır…
Düğün orkestralarındaki kemancılara takılır benim gözüm. Düğün öncesinde caddelerde atılan konvoy turlarındaki araçlarda onlar da yerini alırlar. Arkası açık bir araçta plastik sandalyede oturup, deyim yerinde ise gürültü yaparlar. Gürültü derken zaten araçların yoğun gürültüsü ve korna sesleri varken onlar da o gürültünün tam ortasında seslerini duyurmaya çalışırlar.
Davul tamam… Klarnet tamam…
Peki kaç kişi o kemandan çıkan sesi duyar!
Gıy gıdı gıy gıy gıdı gıy!
Nedense kemancılara takılır hep gözüm.
Ve kendi kendime gülerim!
**
Neymiş düğün yaptığını herkes görecekmiş!
Eskiden, bizim oralarda Perşembe günleri çeyiz göçürme konvoyu olurdu. Fakat bu bildiğimiz konvoylardan değildi. Bir traktör veya kamyonet arkasına özenle yerleştirilen çeyizler, düğünden önceki Perşembe günü yeni evlilerin oturacağı eve götürülürdü. Düğün sahipleri de çeyizlerin üstüne otururdu ki değmenin keyiflerine… Yanılmıyorsam çeyiz alma denirdi bu törene… Unutuldu gitti.
Nerden nereye…
**
‘Herkes görsün!’ diyoruz ya, konvoylar ‘dat didi dat didi’ eşliğinde ilerlerken caddelerin sağında solunda oturan veya oralardan geçen insanların umurunda bile olmuyor. Kimse düğün sahibine falan takılmıyor. Düğün sahibi de bütün kentin düğünden haberdar olduğunu sanıyor.
Oysa, o kentin en tanınan insanları, böyle düğün konvoyları falan yapmıyorlar artık. Hatta, ikamet ettikleri kentler yerine daha turistik mekanlarda ve şehirlerde, daha az insanın katıldığı törenler düzenliyorlar. Aile çevresi ve en yakın dostların katıldığı az sayıda, seçilmiş davetli topluğu önünde gençler, hayatlarını birleştirmenin mutluluğunu yaşıyorlar…
Ya, işte böyle…
Fakat, değişmez bu!
Ben de yazıyorum işte…
Ama gün gelir unutulur gider.
Kültür böyle bir şey işte.
Yılların imbiğinden süzülüp geliyor…
Silah patlatma ile şiir patlatmadan girdik, düğün konvoyları ile haşır neşir olup biraz kültür derleyip yazıdan çıkmış olduk.