Cehalet, cana mal olabilir!
Selim Şahan
2 Ocak Perşembe günü için yazdığım yazıma, okula gider gitmez mesai arkadaşlarımdan biri olumlu tepki verince doğrusu mutlu oldum. “Konuyu güzel özetlemiş ve mesajını vermişsin; aldım” dedi..
Ders bitiminde öğlenden sonra Kent Kafe’de arada oturup söyleştiğimiz Efelerin Ressamı Mustafa Ali Kasap da benzer sözler sarf edince, ne yalan söyleyeyim sevindim.
Belki bilmeyebiliriniz ünü Türkiye’ye yayılan Kasap hoca, aslında emekli Tarih öğretmenidir.
İlgili yazının konusu Lale Devri ve Patrona Halil isyanı idi.
Kasap hocam, bir konuyu daha hatırlattı ki o da Patrona Halil’e verilen hayati önem taşıyan pusula idi.
Aslında konuyu biliyordum fakat yazarken aklıma gelmemişti.
Bu yazımda da bu pusula işinden söz edeyim.
Bu arada aslında, yazarken okuduğumu da kaydetmiş olayım. Yani yazdıklarım sadece aklıma gelenler veya bildiklerim değil; ele alacağım konu ile ilgili yaptığım okumaların sonucudur veya özetidir diyeyim.
Dolayısıyla, bu hayati önem taşıyan pusula meselesi konusunu da yeniden gözden geçirdim.
İnternet ortamında yaptığım araştırmada tarihçi Erhan Afyoncu’nun bir yazısı önüme düştü.
Afyoncu, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan tarafından, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık'ın önerdiği ve Başbakan Binali Yıldırım'ın uygun gördüğü adaylar arasından Millî Savunma Üniversitesi rektörlüğüne atanmış bir kişidir. Fetö zamanında Koza İpek’in sahibi olduğu Bugün gazetesinde köşe yazan Afyoncu, köşe yazarlığına Sabah gazetesinde devam ediyor.
Peki, Afyoncu bu konuyla ilgili neler yazmış? Gelin birlikte bakalım:
İsyanların ve darbelerin Osmanlı’dan bu yana bizde bir gelenek olduğunu belirten Erhan Afyoncu, darbeci geleneğin Fatih Sultan Mehmet'in ilk hükümdarlığı zamanında, 1446 Buçuktepe İsyanı ile başlayıp, 1913'teki Babıâli baskınında sona erdiğini hatırlatıyor. Afyoncu’ya göre Fatih Sultan Mehmet'ten sonra neredeyse isyanla yüzleşmeyen Osmanlı padişahı olmamış.
“Otuz altı Osmanlı padişahından on ikisinin isyan ve darbeyle tahtını kaybettiği göz önüne alındığında durumun vahameti daha iyi anlaşılır. Günlerce, hatta aylarca devam eden isyanlar İstanbul halkına korkulu günler yaşatıyor, günlük hayat tamamen felç oluyordu. İsyanlar zaman zaman o kadar ileri boyutlara ulaşıyordu ki, bazen devlet adamlarının cesetleri köpeklere yem ediliyor, bazen sadrazamların kelleleri alınıyor, bazen de padişahlar acımasızca katlediliyorlardı. II.Bâyezid, II. Osman, I. Mustafa, Sultan İbrahim, IV. Mehmet,. II. Mustafa, III. Ahmet, III. Selim, IV. Mustafa, Sultan Abdülaziz, V. Murat ve II. Abdülhamit askeri bir isyan veya darbe sonucu tahtını kaybetti. Tahtını kaybeden padişahların da yarısı, II. Bâyezid, II. Osman, Sultan İbrahim, III. Selim, IV. Mustafa, Sultan Abdülaziz tahttan indirildikten sonra öldürüldü.”
Şimdi bu özeti paylaştıktan sonra, Cuma günü yazımda yer bulamayan konuya geleyim.
Afyoncu’yu okumaya devam edelim:
“I. Mahmut, darbenin ardından 1730'da tahta çıktıktan sonra ilk fırsatta fesadın kaynağı olan ve iktidarını gölgeleyen asileri ortadan kaldırmak için kolları sıvadı. Devlet ricalini ve yeniçeri ileri gelenlerini kendi tarafına kazandı. Ardından zorbaların kökünü kazımak için güzel bir plan hazırlandı. Bu plana göre, Patrona Halil ve adamları İran harplerini görüşmek üzere çağrılacak ve defterleri dürülecekti. Plan gizli tutulmasına rağmen İstanbul kadı vekili, bir yolla bunu öğrendi. Patrona Halil’e saraya girmeden, durumu anlatan bir mektubu adamlarından biriyle ulaştırdı. Ancak Patrona Halil, gelen mektubu okumadan cebine koydu. Çünkü okuma yazması yoktu! Patrona Halil, sarayda Revan Köşkü'nde padişahı beklerken, birazdan öldürüleceğinden habersizdi. Onun ardından yeniçeriler sarayın kapılarını kapattı ve Patrona Halil ile diğer isyancıları teker teker kılıçtan geçirdiler.”
**
Son dönemde ortalıkta cahilce bir Osmanlı hayranlığı oluştu: “Osmanlı ne yapmışsa doğru yapmıştır. Osmanlı’yı eleştirenler milli şuurdan nasibini almayan kökü dışarıda hain çevrelerdir!”
Dorusu şudur: Osmanlı bizim bir dönemimiz ve atamızdır ama bu durum onu eleştirmemizi engellememelidir. Osmanlı’da neyin doğru neyin yanlış yapıldığını söylemek bilimsel bir yöntemdir.
Ne demiştik, Patrona Halil isyanı yoksulluk içinde yaşayan ve vergi yükü altında ezilen ayaktakımının zevk ve sefa içinde yaşayan Saray’a başkaldırmasıdır. Ve Cehalet, isyanın okuma yazma bilmeyen lideri Patrona Halil’in canına mal olmuştur…