FARKLI BAKIŞ
MELEK GÖZTEPE
[email protected]
Hayal bu ya gözlerimi kapıyorum ve bir hayal kuruyorum.
Suların metrelerce yüksekten döküldüğü bir şelâleyi çağırıyorum, kenarlarında ağaçların boylandığı, yeşil boyunları üzerinde rengârenk çiçeklerin açtığı, bitkilerin birbirine arkadaşlık ettiği, dökülen sular üzerinde kırılan ışıkla ebemkuşaklarının oluştuğu, döküldüğü yerde oluşan gölcükte balıkların oynaştığı, suyun serinliğini iliklerinize kadar hissettiğiniz bir şelâle… Düden gibi, Tortum gibi, Tomara gibi…
O çağlayanda bir su damlacığı oluveriyorum birden. İçine güneşi hapseden bir su damlacığı. Tek başıma bir şey ifade etmiyorum belki ama diğerleriyle birleşince, el ele verince tüm renkleri topluyoruz üzerimizde, büyük bir uyum içerisinde. Ve muhteşem bir görüntü ile selamlıyoruz dünyayı. O küçücük damlacık halimizle mesajlarımızı yolluyoruz tüm evrene. Bir olunca, bütün renkleri, farklılıkları bir araya getirince ne de güzel olunuyormuş, bunu gösteriyoruz. O armoninin oluşmasında yükseklerden aşağıya dökülmeyi hep birlikte nasıl göze aldığımızı, güzelliklerin ortaya çıkabilmesi için riskleri nasıl kucakladığımızı, kaynağımızdan, bir gözecikten başlayan yolculuğumuzun ne kadar uzun sürdüğünü ama yılmadan, o zorlu yolculukta birbirimize dayanarak, yorulana destek olup iteleyerek yola devam ettiğimizi ve hedeflenen yere ulaşınca da kendimizi sonuç için nasıl bıraktığımızın hikâyesini anlatıyoruz bize kulak verenlere. “Siz neyi bekliyorsunuz? Daha ne kadar bekleyeceksiniz? Bencilliklerinizi ne zaman kapı dışarı edeceksiniz? Bir hedefe odaklanmayı ne zaman düşüneceksiniz?” diye tüm sesimizle haykırıyoruz aşağılara dökülürken. “Bizden ders alın” diye bağırıyoruzyere çarparken. Amaç uğruna ne kadar ses çıkarılabileceğini tüm dünyaya haykırıp ulaşabildiğimiz yere kadar sesimizi yükseltiyoruz. Amacına kilitlenmiş bir kitlenin tek yürek vuruşu gibi “güm” diye ses çıkarıyoruz.
İçimizde son anda hedeften sapıp kenara, kıyıya sıçrayanlar da oluyor. O uzun süre bize yarenlik eden, birbirimizden beslendiğimiz, fikrimizi birlikte büyüttüğümüz, ülkümüze birlikte yürüdüğümüz yol arkadaşlarımızdan son anda aşağı düşerken kıyılara sıçrayanlar oluyor. Onlar aykırı düşmüyor bize. Bir ağacın damarlarından en uç filizine yürüyüp tepeden gülümsüyorlar bize. Aksediyorlar hepimizin toplandığı gölcüğün üzerine. Gölge oluyorlar, derinleştiriyorlar birikimlerimizi, daha engin gösteriyorlar bizi, zenginleştiriyorlar manzaramızı.
Bize imrenen insanların bakışlarını yakalıyoruz zaman zaman, hayretle bakıp bizi alkışlayanların daha çok. Ellerinde makineleri ile fotoğraflayıp bakileştiriyorlar bu dayanışma tablomuzu. Anlatacakları çok şeyleri olarak dönüyorlar evlerineyanımızdan.
Bazıları ellerini daldırıp içimize, pay almaya çalışıyorlar bu birikimden. Bazıları üzerimizden atlayıp geçiveriyor, hiçbir şeyin farkına bile varmadan, bu kadar yaşanmışlığın, bu kadar birikimin bu kadar görmüşlüğün farkında bile olmadan, hisselenmeden bizden ayrılıyorlar. Öylelerine üzülüyoruz hep birlikte, nasiplenmesini bilemedi, tek yöne bakıp, ufkunu genişletemedi, benliğinden sıyrılıp biz olmanın sırrına eremedi diye… Oysa bakmasını bilse üzerimizde uçuşan kısa ömürlü kelebeklerin bile nasıl da istifade edebilmek için uçuştuğunu, hayatlarını ıslanma riskini de göze alarak nasıl da hiçe saydıklarını görebileceklerdi. Esefleniyoruz bu duruma. Kendimizi iyi anlatamadık mı, dikkatleri celbedecek kadar iyi olamadık mı acaba diye.
İşte o an bir bulut geliyor üzerimize “üzülmeyin” diyor. “Üzülmeyin çünkü yolculuğunuz daha bitmedi, anlatacak şeyleriniz de.Daha yükseklere çıkacaksınız, belki o zaman o insan yüzünü size çevirecek, sizi ve dayanışmanızı burada beni yanımda gökyüzünde görecek. Bakın burada da el eleyiz nerede bize ihtiyaç varsa oraya gidebilmek için. Daha hızlı olabilmek için. Daha anlatacak çok öyküleri toplamak için. Zira anlatılacaklar hiçbir zaman bitmez. Yılmadan, bıkmadan, yeniden, yeniden anlatmak gerek. Unutulanları hatırlatmak, bilinmeyenleri göstermek için. Bu bizim görevimiz. Herkes hissesi kadar alır. Her şeyi eşitlemek mümkün değil.”
“Doğru diyorsun” diyorum. Ama gerisini getiremiyorum. Yüzüme bir damlacık düşüyor, gözlerimi açıyorum. Yüzüme düşen damla ile damla olma serüvenim sona eriveriyor birden.
Taşı aşındıran damlacık gibi sebatkâr olmak dileğiyle…