Sözler kaldı dün ile bu gün arasında köprü vazifesi gören.
Sözler, mıh gibi aklımıza çakılı kalan…
Sevinçleri yarıda bırakan acı sözler, ya da üzüntüleri sevinçlere dönüştüren muştulu sözler…
Sözler kaldı dünden bu güne.
Bu günden yarına da kalacak hiç şüphesiz.
Sözler, önem arz eden…
Yaydan çıkan ok misali sözler. İyi odaklanmamışsa hedef şaşması yapabilecek ve etkisi değişebilecek sözler...
Bazen de sadece konuşmak için ortaya atılmış, laf kalabalığı oluşturan sözler var.Konuşulanlar söz ziyanı. Hani “fuzuli muhabbet” dediğimiz neviden.İnsanı yoran, “söylenmese de olur” diye düşündüğünüz sözler…
Bir de seviyesi ayarlanmadan, süzgece takılmadan ortaya atılan “ sivri sözcükler” var. İçinde yer aldığı söylemlerle insanı bunaltan, kıran, inciten sözcükler…İnsan duyduğu bu sözler karşısında dumura uğrayıp, kalakalıyor çoğu. İlk sarsıcı etki geçtikten sonra ise ne tepki vereceğini kestiremiyor ve içinde biriken enerjiyi boşaltma ihtiyacı hissediyor. Bir yerden sonra avazı çıktığı kadar bağırmak, “yeter” diye haykırmak istiyor.Zira insanlar “Kendi kitabına bakmadan başka kitapların özetini çıkartmaya” kalkışıyor. Belki de en çok bu sinirlendiriyor insanı. Aynada kendisini görmeden başkasının aynasına düşenlere yorum yapmayı huy edinenler, onların düşüncesiz söylemleri. Zira söylediği sivrisözlerin ne yaralar açtığı ve o gediklerden içeri dolanların verdiği tahribatın farkında bile olmuyor bu insanlar. Bu durumun farkında olsa da umursamıyor belki de… Bu da incitici oluyor haliyle…
Kaç söz kaldı aklımızda geçmişe dair? Kaç söz kişileri anımsatan? Sıra dışı bizi etkileyen kaç söz, kişilerle özdeşleşen…Yumuşacık, ruhumuzu okşayan sözler ne kadar? Bizi derinden yaralayan, acısözler ne kadar?
Kim demişti, ne demişti, niçin demişti…
Yarın bizi belleklerde hatırlatacak sözcüklerimiz ne kadar? Hangi konuda, ne düzeyde?
değmiyorsa yumuşacık gönüllere
inmiyorsa dilden kalbe
dokunmuyorsa hayatlara
ne anlamı var dediğinin
ne anlamı var…
dimağ uykusundan uyanıp
dil pazarında görücüye çıkan
sıcacık, iyi pişirilmiş
yerinde söylenenler
ederini bulur elbette
üstadına denk gelen sanat eseri gibi…