Ateş Dağlı

Cumhuriyet bir ingiliz projesi mi

Ateş Dağlı

I.Cihan Harbi akabinde imzalanan Mondros Mütarekesi ile birlikte ülke fiili olarak işgallere açık kapı haline gelmişti. Milletin bir bölümü ise saray rejimine boyun eğmeyerek Kuvayı Milliye örgütleri kurmuş ve Milli Mücadele fitilini ateşlemişti. Böylelikle halk kendi kaderini kendi eline almış oldu. Atatürk de alınan bu milli kararların desteğiyle hâkimiyetin milliyette olduğunu gösterecekti. Bazı Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı saltanatçı ve hilafetçi kafalar, Cumhuriyetin bir İngiliz projesi olduğunu iddia etmektedirler. Oysaki Atatürk gençlik yıllarından itibaren Cumhuriyet rejimini benimsemiş ve saltanat rejimine karşı çıkmıştı. Münir Hayri Egeli, daha 1906’da Atatürk’ün en beğendiği devlet şekli olarak Cumhuriyeti dile getirdiğini yazarken (Münir Hayri Egeli, (Eski Bir Atatürkçü) Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar, s. 34-35.) Mazhar Müfit Kansu ise Erzurum Kongresi açılmadan önce Mustafa Kemal ile olan konuşmasını not almış ve Mustafa Kemal’in uygun bir zamanda Cumhuriyet rejimini getirmek istediğini kaydetmiştir. (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, s. 131.) Yani demem o ki Atatürk’ün aklında zaten hükümet şekli olarak Cumhuriyet fikri yatmaktaydı. Gerici yobazların iddia ettiği gibi İngilizlerin planı sonucu Cumhuriyet ilan edilmiş değildir. 
Üstelik İngilizler Türkiye’nin Cumhuriyet rejimine geçişini tanımak istememişti. Çünkü tek adamı kullanmanın bir milleti kullanmaktan daha kolay olduğunun farkındaydılar. Bu sebeple saltanat yanlısı taraf tutmuşlardı. İngilizler, 13 Kasım 1918’de fiilen, 16 Mart 1920’de de resmen İstanbul’u işgal ettiler ve Halife/Padişah Vahdettin’i kontrol altına alıp kukla gibi kullanmışlardı. Son Osmanlı Mebusan Meclisi’ni basarak “milli irade”ye son verdiler ve Ankara’da açılan TBMM’yi etkisiz hale getirmek için her yolu denemişlerdi. Çünkü İngiliz emperyalizmi, Türkiye’nin Cumhuriyet’e doğru ilerlediğinin farkındaydı. Sivas Kongresi’nden sonra İngiliz Amirali de Robeck, Lord Curzon’a gönderdiği raporda, Türkiye’nin Cumhuriyet’e doğru yöneldiğini yazmakta, İngiltere’nin 14-21 Kasım 1919 tarihli İstanbul’daki istihbarat teşkilâtının haftalık raporunda, kararları beğenmezse, Anadolu’daki Milliyetçi kadronun Cumhuriyet ilân edeceği bildirilmektedir. Bu alınan bilgiler neticesinde İngilizler, TBMM hükümetini yok etmenin peşindeydi. Türkiye’de Cumhuriyet ilan edildikten sonra ise bu rejim değişikliğini tanımak istemediler. Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’ya büyükelçi göndermediler ve İtalya ile Fransa’nın da elçi göndermemesini arzu ettiler. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin bir iki yıl içinde yıkılacağını umuyorlardı. (Bilal Şimşir, Ankara, Bir Başkentin Doğuşu, s. 268)
İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiser Vekili Henderson, 3 Eylül 1923’te Londra’ya şunları yazıyordu: “Ankara’ya sürekli bir görevli atamak için acele edilmesine karşıyım. Londra’ya atanacak Türk konsolosuna karşılık Ankara’ya bir konsolos atayabiliriz. Bu atama için de barış anlaşmasının (Lozan’ın) yürürlüğe girmesini neden beklemeyelim? Bu da gelecek yıl sonunu bulur ve o zamana kadar çok şey değişebilir. (...) Ankara’daki Türkler İngilizlerden öylesine nefret etmektedirler ki eğer bugünkü hükümet bizim desteğimiz olmadan ayakta kalabilirse, o zaman burada bir büyükelçilik bulundurmak veya bulundurmamak zaten pek fark etmeyecektir. Bugünkü Türk hükümeti ayakta duramazsa,ki uzun zaman duramaz kanısındayım, o zaman İngiliz büyükelçiliği hangi şehirde oturursa Türk hükümeti de oraya gelecektir. Bizim desteğimizle Türkiye ayakta kalabilir, ama bizim desteğimiz olmazsa, Türkiye’nin anarşiye sürüklenmesi kaçınılmaz. Bu anarşide şimdiki hükümet düşecek ve bizimle iş birliği yapacak yeni bir hükümet iş başına gelecektir.” (Bilal Şimşir, a.g.e., s. 242)
1925’te Türkiye Cumhuriyeti, İngiltere, Fransa ve İtalya’ya bir nota vererek büyükelçiliklerin Ankara’da ikamet etmeleri gerektiğini söylese de İngiliz Büyükelçisi R.Lindsay, 24 Mayıs 1925’te Londra’ya gönderdiği raporda büyük devletlerin Ankara’ya karşı direnmelerini istiyor, “direnmekle zaman kazanmış oluruz ve bu tek adam rejiminin ne kadar ömrü olduğunu kimse söyleyemez” diyordu. Lindsay, “İngiltere ve Batılı devletler Ankara’ya karşı sistematik olarak direnirlerse, Türkiye’deki yeni rejim (Cumhuriyet) ve Mustafa Kemal devrilebilir” diye hayâlkuruyordu. (Bilal Şimşir, a.g.e., s. 232, 336)
Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı olan direniş 1928’de son buldu. Bu tarihten itibaren birçok ülke büyükelçiliğini Ankara’ya taşıdı. İngilizler’de yıkılmasını arzu ettikleri Cumhuriyet rejiminin kalıcılığını gördükten sonra 1930 yılında büyükelçiliğini Ankara’ya taşıdı. Kısacası Cumhuriyet Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının iddia ettiği gibi bir İngiliz projesi değildir. Bilakis İngiliz emperyalizmi Türkiye’nin Cumhuriyet rejimine düşmandır.
 

Yazarın Diğer Yazıları