Yavuz kiracı!
'Yavuz hırsız ev sahibini bastırır' diye bir atasözümüz var. Bu atasözünden yola çıkarak ben de 'yavuz...
“Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” diye bir atasözümüz var.
Bu atasözünden yola çıkarak ben de ”yavuz kiracı” dedim. Yavuz kiracı dükkan sahibini bastırdı. Size anlatacağım hikayeyi okudukça sizin de bana hak vereceğinizi düşünüyorum.
Bizim Hasan’ın kardeşi Hüseyin yirmi yıl önce yatırım amaçlı olarak Ödemiş’ten bir dükkan aldı. Dükkan epeyce geniş ve iyi bir semte olduğu için her türlü işletme açmaya uygundu. Kendisi bir işletme açmak istese de bütçesi elvermediğinden dükkanı kiraya vermeyi düşündü. Dükkanın kapısına kiralık levhası asarak kiracı beklemeye başladı. Bir sene kadar bekledi, bir kiracı çıkmadı. Bir senenin sonunda bir kiracı geldi. Fiyatta anlaştılar. Adam üç aylık kirayı peşin verince Hüseyin, “Şimdi kiracıyı bulduk” dedi. “Üç aylık kirayı peşin olarak kim verir?”
Hüseyin kiracıyı beğenmişti. Adamla kontrat yapmayı aklından bile geçirmedi. Kontrat-montrat diyerek kiracının kafasına bir şüphe gelsin istemiyordu. Bulmuştu hazır kiracıyı. Üç aylık da peşin vermişti. Daha ne olsundu. Kötü bir kiracı olsa üç aylık kirayı istemeden peşin verir miydi? Böyle düşündü Hüseyin. “Hayırlı olsun” dilekleriyle ayrıldılar.
Kiracı, dükkanda gerekli tadilatları yaparak burayı kahvehane haline getirdi. Ruhsatını alarak işletmeye başladı. Önceleri pek işlemiyordu ama giderek müşteri gelmeye başladı. Üç ay geçti. Kahve dolum-taşım işlemese de iyi-kötü işliyordu. Kiracı dördüncü ayın kirasını vaktinde olmasa da ödedi, beşinci ve altıncı ayın kirasını, altıncı ayın sonunda zor bela ödedi.
Hüseyin’in içine bir kurt düştü. İleriki günlerde de böyle yaparsa olmazdı. “Belki yapmaz” dedi içinden. Düşünmek bile istemiyordu.
İte kaka bir yıl geçti. Kahvehane de pek çalışmıyordu. Kahvehanenin ortasından bir duvar örerek bir tarafını nalburiye dükkanı olarak çalıştırmaya başladı kiracı. Ne yaparsa yapsın, yeter ki kirayı ödesin dedi, Hüseyin. Dedi ama o da pek verimli olmadı. Kiralar da aksamaya başladı. İkinci yılın ortasında Hüseyin kiracının çıkmasını istedi. Çıkardın, çıkmazdın kavgası başladı aralarında. Adam, “Çıkmıyorum, sıkıysa gel çıkar” diyordu. Hüseyin işi uzatmak istemedi. Uzatsa kavga hazırdı. Altı ay süre vererek ayrıldı.
Altı ay geldi, geçti. Adam ne kira ödüyordu ne de dükkanı boşaltıyordu. Baktı olmayacak, bir avukat tutarak dükkanın boşaltılması istemiyle dava açtı. Dört yıl geçmesine rağmen mahkeme sonuçlanmıyordu. Soranlara, “Benim avukat mı gevşek yoksa yasalar yavuz kiracıdan yana mı? Mahkeme bir türlü sonuçlanmıyor. Hakimler ha bire gün verip duruyorlar. Bıktım vallahi” diyordu. “İnsanlar benim durumumu görerek evini-dükkanını kiraya verirken bin kere düşünsünler. Allah insanı kötü kiracıyla karşılaştırmasın.”
Baktı olmayacak, oturup kiracıyla konuştu Hüseyin:
– Arkadaş sen ne istiyorsun? Neden çıkmıyorsun dükkanımdan?
– Bir şartla çıkarım.
– Neymiş o?
– Bana yirmi bin TL verirsen çıkarım.
– Niye vereyim ki?
– Çıkmam için, hava parası.
Ölür müsün, öldürür müsün? Çıkmak için hava parası istiyordu kiracı.
Hüseyin, ne güzellikle ne de mahkemeyle çıkaramadığı kiracısını pazarlıkla on bin TLye anlaşarak hava parası veriyor öyle çıkarıyor.
İşte böyle sayın okuyucularım. Yavuz kiracı dükkan sahibini böyle bastırıyor.
Sevgi, saygı ve mutluluklar.