Yaşayan Türkçe

Bugün biraz dil bilgisi yazalım… Dil sözcüğünün Türkçede birkaç anlamı vardır. Eylem olarak alırsanız, 'dil/mek' bölmek...

Haber

Bugün biraz dil bilgisi yazalım…

Dil sözcüğünün Türkçede birkaç anlamı vardır. Eylem olarak alırsanız, ‘dil/mek’ bölmek demektir.

Ad olarak ele aldığımızda da ‘ağız boşluğundaki tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı’ demektir. ‘Dilim yandı’

İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşmalar bütüne de ‘dil’ denir. ‘İngiliz dilini öğrenemedim’

Bir de Farsçadan dilimize geçtiği gibi ‘yürek, gönül, kalp’ anlamı vardır.

Uzatmayalım.

Dil, insanlar arasında anlaşmaya sağlayan gizli anlaşmalar sistemidir. Dil, canlıdır ve yayılmacı bir özelliğe sahiptir. Canlı olması demek, sözcüklerin zaman içinde doğup zaman içinde kullanımdan düşmesi özelliğidir. Yayılmacı özelliği de kullanım alanının genişlemesidir.

Örneğin biz bilgisayar derken Azerbaycan’da kompüter sözcüğü kullanılmaktadır.

Örneğin zincir ya da asıl adı ile zencir. Türkçeye Farsçadan girmiş, bizden de Bulgarca ve Sırpçaya geçmiştir.

“Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım”

“Düşmesin bizimle yola / evinde ağlayanların / göz yaşlarını / boynunda ağır bir / zincir gibi taşıyanlar!”

**

Şimdilerde istişare sözcüğünü çok görür/duyar oldum. Yine Arapçadan Türkçeye giren bu sözcüğün anlamını kaç kişi biliyor bilemiyorum ama sıkça kullanıldığını görüyorum. İki arkadaş oturmuşlar yan yana ve bir de bir selfi (kendinçek/çekin) yapmışlar; altına da “Ödemiş’i istişare ettik” yazmışlar.

İstişareden kasıt da “Çoluk çocuk nasıl?” veya “Na’ber bilader?” muhabbeti!

İstişarenin Türkçedeki karşılığı ‘Fikir sorma, bir husus hakkında başkalarının görüşünü alma’ ya da danışma… ‘Konuştuk’, ‘görüştük’ veya ‘değerlendirdik’ dese hafif kaçacak!

İstişare ettik!

**

26 Eylül günü, Dil Bayramı idi… Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü…

Arı Türkçeci değilim. Eski Orhun Türkçesi’ni bugün yeniden diriltelim demek, bir hayalden öte değildir. Benim görüşüm, kullanılan ve anlaşılan yani ‘yaşayan Türkçe’yi kullanmaktan yana…

Yazının tam burasında sözü genç yaşında dünyadan ayrılan Arkadaş Zekai Özger’in bir şiirine bırakalım:

“Göğü kucaklayıp getirdim sana / kokla / açılırsın / solmuşsun / benzin sararmış / yorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün / öyle bükük bakma bana / çam kolonyası getirdim sana / kentli dağlıların haklı sevdasını”

Bakmadan Geçme