Virüs herkesi öpecekse…

Dünya çapındaki koranavirüs salgınının tüm sektörleri etkilediğini söylesem sanıyorum “Hadi ya!” demezsiniz. Hala laboratuar ürünü olup...

Dünya çapındaki koranavirüs salgınının tüm sektörleri etkilediğini söylesem sanıyorum “Hadi ya!” demezsiniz. Hala laboratuar ürünü olup olmadığı tartışılıyorken dünyanın gelişmiş ülkeleri, aşı bulma yarışını burun farkıyla da olsa kazanmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan açıklamaya göre ABD, Rusya ve Çin, ortak çalışma ile elde edilecek aşının insanlığın hizmetine sunulmasını reddetmişler. Bizim anlayacağımız şekilde özetlersek, “Biz bulacağız ve biz pazarlayacağız” demeye getirmişler. Bu yaklaşım, klasik kapitalist bakış açısıdır. Yani “Düdüğü yaparız, parayı veren de öttürür.”

Sağlık alanında Küba’nın paylaşımcı ve dayanışmacı çalışmalarını sanıyorum basından siz de izliyorsunuz. Bu tavır, kamucu yani toplumcu bakış açısıdır.

Küba, dünyada tartışılan bir ülke. ABD’nin onca ambargosuna rağmen Fidel Castro ve Che Guevera’nın küçük asi ülkesi, aslında insanlığa da bir ders veriyor.

Burada amacım, Küba’yı öne çıkarmak falan değil tabii ama hakkı da teslim etmek gerekir.

Konuyu dağıtmayalım.

Kahvehaneler, salgın yasaklarından etkilenen önemli bir sektör. Belki de erkekler, evlerinde bir eşlerinin olduğunu fark ettiler ya da oyun olmayınca “Kuru muhabbetin pek faydası yok!” dediler. Tıklım tıklım dolan kahveler, aniden boşalıverdi.

Bir siyasi parti liderinin konuyla ilgili yaptığı yorum, beni hem güldürdü hem de düşündürttü. Belli ki o lider, kahve kültüründen bihaberdi. Oyun kağıtlarının her defasında yenilenmesi gerektiğini söyleyen parti lideri, umarım yaptığı gafın farkına varır da biri de bu akılı verdiyse onu paylar…

Eğitim sektörü de ciddi anlamda etkilendi bu süreçten. Doğruyu söylemek gerekirse gençler, hem okuldan uzaklaştılar hem de gelecekle ilgili umutsuzluğa sürüklendiler. Düşünsenize, heyecanla yeni bir okula başlıyorsunuz ama okul açılamıyor ve ne kadar kapalı kalacak belli değil.

Bana kalırsa ders sayısı ve içerik yükü azaltılarak ve de önlemlere dikkat ederek okullar açılmalı. Ben zaten öteden beri ders yükünün aşırı ağır olduğunu yazar ve söyler dururum.

Bir de bu salgın işi ne zaman bitecek belli değil. Ayrıca başka bir virüsün çıkmayacağını da garanti edemezsiniz. Ben, virüsten kaçma veya saklanma işini de ‘saklambaç’ oyununa benzetiyorum. Biliyorsunuz, saklananlar sobelenmeden oyun sona ermez. Uzmanlar da “Bu virüs herkesi öpecek” dediğine göre riskli kişilerin saklanmasında fayda görüyorum. Şimdi ayrıntılara girmeyeceğim.

EBA üstünden uzaktan eğitim, malumunuz üzere salı günü felç oldu. Türkiye’de kaç öğretmen ile kaç öğrenci olduğu belli. Doğal olarak bunların internete girmeleri gerekiyor. Eee!

Sonra tamam mecburuz evden ders anlatmaya ve ders dinlemeye de her evde bilgisayar ve internet donanımı var mı? Örneğin bizim ailede benimle birlikte iki öğrenci var. Üçümüzün birlikte aynı anda bilgisayara ve internete ihtiyacı olduğunu düşünün. Bilgisayarı ve interneti olmayan binlerce öğrencinin bulunduğunu yazıyor basın yayın organları.

Bakanlığın sendika ve dernek gibi bütün eğitim bileşenlerini dikkate alıp herkesin katkı koyabileceği bir çalışma yapması gerektiğini düşünüyorum.

Ödemiş Kent Konseyi olarak da kararınca kararınca bir projeye imza attık. Belediye ile işbirliği içinde bilgisayarı olmayan öğrencilerin eğitimden uzak kalmaması adına bir bağış kampanyası düzenledik. Ayrıntıları Kent Konseyi ve Belediye’den öğrenebilirsiniz.

Bakmadan Geçme