UZUN VE KISA YAZILAR!

Çok iğnelenecek olay, çok ti'ye alınacak konuşma, çok dalga geçilecek insan var ama yazıya dökemiyorum. Çünkü...

Çok iğnelenecek olay, çok ti’ye alınacak konuşma, çok dalga geçilecek insan var ama yazıya dökemiyorum. Çünkü yazı bambaşka bir şeydir. ‘Onu öyle demek istemedim!’ türünden özürleri kaldırmaz. Boşuna “Söz uçar, yazı kalır” dememişler…

Bu gazetede 26 yıldır yazıyorum. Gazetenin devrine yakın verdiğim bir aylık aralığı saymazsam, beki de yazımın bulunmadığı veya elimin değmediği gazete sayısı yok gibidir diyebilirim. Toplasam kaç kitap yazısı eder bilemiyorum…

Yazılarımın hepsi gazetede yayınlanmıyor. Facebook’ta kalan kısa kısa eleştirel veya dokundurmaca yazılarım da oluyor. Kısa yazılarımı, facebook arkadaşlarım görebiliyor. Hadi bu kez birkaç değişiklik ile bunları paylaşayım.

ŞİMDİKİ VELİLER HARİKA!..

77-80 yılları arasında yatılı öğretmen lisesinde okudum. Lise 1’inci sınıfın ilk matematik sınavından 10 üstünden 1 aldım. Ufak tefek olduğum için en ön sırada oturuyordum. Matematik öğretmenimiz İsmail Çokal notumu hemen önümde okuduktan sonra bir de tokat patlattı. ‘Hadi, bir daha 1 al da göreyim bakayım!’ dedi. Ailemin ruhu bile duymadı!..

Matematik ve diğer sayısal derslerle aram zaten iyi değildi. Tokattan sonra da iyi olmadı. Ama geçecek kadar not alabildim. Ya da zayıf almamak için çalıştım…

Lisede bundan başka hiç dayak ya da tokat yemedim…

Anlaşılan edebiyat ve sanat ağırlıklı bir beyne sahipmişim. Resim, müzik ve beden eğitimi derslerim ortalamanın üstünde, iyiye yakındı. Büyük bir kütüphanemiz, spor, resim ve müzik salonlarımız vardı. Resim sergilerinde tablom bulunurdu, flütü notaya bakmadan çalardım, sınıf takımında oynardım…

Liseden ilk mezun olduğum yılsonunda girdiğim üniversite sınavını da kazanamadım. 3 yıllık yurtdışı macerasından sonra, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü iyi derece ile kazandım. Demek ki zamanı varmış…

Ama şimdiki veliler harika!

Ödevini yapmayan ya da sınıfta yaramazlık yapan çocuğa, biraz kızıp bir şeyler söylediğinizde, veli “Çocuğum, sizin yüzünüzden travma yaşarsa ne yaparım?” diyor!

Dedim ya, şimdiki veliler harika!

21 MART

Ben yine ‘aykırı’ birkaç cümle yazayım: Nasıl ki ‘Kandiliniz mübarek olsun’ ifadesi doğru bir ifade değilse -ki kandil bir aydınlatma aracıdır- ‘Yaşasın Nevruz’ ifadesi de doğru değildir. Peki doğrusu nedir bu ifadelerin?

” Regaib, Miraç, Berat, Mevlid geceniz kutlu / mübarek olsun”

“Nevruz Bayramı’nız kutlu olsun…”

Anlaşıldığı kadarıyla, nedenleri ve gerekçeleri farklı olsa da Nevruz, -21 Mart’ta ekvator çizgisinin geçtiği ülkeler yansa da- Ortadoğu / Asya halkları tarafından kabul edilmiş bir bahar bayramı günüdür. Ekvator için gece ve gündüzün eşitlendiği 21 Mart ekinoksu ile ne kadar bağlantılıdır bilmiyorum ama Nevruz’un ‘yaşaması’ bize bağlı değildir. Doğal denge devam ettiği sürece iki ekinoks da devam edecektir. İkinci ekinoks da 23 Eylül’de meydana gelir. Bu iki tarihte güneş, ekvator çizgisine tam tepeden vurur. Güneş tam tepede olduğunda bu enlem boyunda gölge olmaz. Güneş bu tarihten itibaren bizim coğrafyamıza doğru yükselir…

Türkçe, Kürtçe ve Farsça birbirine kız alıp veren komşu dillerdir.

Kaynağı ne olursa olsun, Nevruz (yeni gün) Bayramı’nız kutlu olsun… Bahar, hepimize şans ve başarı getirsin…

18 MART

Çanakkale 1915, sadece havada çarpışan iki kurşun ile bir tas üzüm hoşafı değildir…

18 Mart’ta ‘bağımsızlık ruhu’ ve ‘özgür bir vatan aşkı’ saklıdır. O ruh ve aşkın içinde Diyarbakır’dan Edirne’ye Anadolu’nun kanı vardır…

 

Bakmadan Geçme