UZLAŞMA ve AYDIN
Karşıtlıklar ve uzlaşmazlıklar önce aile ortamında, sonra okulda ve ardından sokakta yaşanıyor. Sorunların çözümü adeta bu...
Karşıtlıklar ve uzlaşmazlıklar önce aile ortamında, sonra okulda ve ardından sokakta yaşanıyor. Sorunların çözümü adeta bu olumsuzluklara endeksleniyor. Karşı tarafı yok edince sanki çözümün kendiliğinden geleceği gibi bir ön kabul oluşuyor.
Sonra da yaşamı;ya siyah, ya da beyaz gibi iki karşıt uç olarak sürdürmek sosyal bakış açımızın vazgeçilmez unsuru haline geliyor. Siyasete bakışımız veya bir başka insanı sevmemiz ya da bir takıma olan taraftarlığımız da böyle…Tahammülsüzlük ve gerginlik içinde yaşadığımızı dahi fark edemiyoruz.
Uzlaşma kültürü deyip, bu olguyu tıpkı demokrasi kavramı gibi, içinin ne ile doldurulduğu çoğu insana göre farklı olan bir kavram haline getirmeden irdeleyecek siyasetçilerin yanı sıra, aydın ve sabırlı vatandaşlara ihtiyaç var. İsterseniz; uzlaşma değil, geleceği görebilen/kestirebilen aydınlara ihtiyaç var diyelim.
“Aydın kime derler”in cevabı bırakın köşe yazılarını, kitaplara sığmıyor. Genel ve evrensel geçerli bir kaba tanım ile aydın;duyguları yerine aklını kullanan kişidir.
- Aydın olma okul eğitimi ile orantılı değildir, aydın olmanın ilk koşulu; bağımsızca sorgulamak ve merak etmekten geçer.
- Aydın, içinde yaşadığı toplumsal ortamı sağlıklı bir şekilde gözlemler, sorunların farkındadır. Tercihlerinde sessiz kitleler ve ülke çıkarları doğrultusunda davranır.
Gelin bu işi becerecek aydın siyasetçilerimize, aydın vatandaşlar olarak yardımcı olalım, onları cesaretlendirelim.
Düşünce, inanç, kültür, kimlik ve yaşam tarzlarına ilişkin geçmişleri farklı olan insanların barış içinde bir arada yaşamasını mümkün kılan kültür, demokrasidir.
Çözüm ortaya koymadan eleştiren insanlar, kendileri gibi düşünmeyenlerden hoşlanmazlar, kendileri de huzursuzdur.
İster entelektüel, ister münevver, ister ulema olarak bilinsin/tanımlansın ,çağının aydını; geleceği kestirebilen ve demokratik çözümlerin parçası olabilendir .Elbette, siyasette ilkesiz uzlaşma olmamalı. Toplum çok karmaşık bir bütündür. Ne siyah, ne beyaz bir dünyada yaşıyoruz.
Demokrasi, toplumsal beklenti olarak “bir arada yaşama kültürü”nden başka bir şey değildir.