TIKANMAK
Hani sanatçı için çevresindeki her şey konudur derler ama öyle anlar geliyor ki tıkanıyor insan. Belki...
Hani sanatçı için çevresindeki her şey konudur derler ama öyle anlar geliyor ki tıkanıyor insan. Belki de yeni bir şeylerin arayışına girmekten kaynaklanıyor bu. Yazılanı tekrar tekrar yazmak istemiyor yazar. Herkesin değindiği bir konuyu ele almak istemiyor. Bu da tıkanmaya sebebiyet veriyor. Oysaki belli konular var bin kere de yazılsa yine yazmak icap edebilir. Mesela çevre kirliliği. Her sokağa çıktığımda, aynı hissiyatı taşıyorsam Ödemiş adına, yine yeniden yazmalıyım diye düşünüyorum. Hani belleklere kazınıncaya kadar. İnsan utanıyor yaşadığı yerin böyle kirletilmesinden. Burası bizim, başkasının değil. Bize ait olana biz sahip çıkıp korumayacaksak başkaları gelip de bunu bizim adımıza yapacak değil. Sivil toplum örgütlerinin çabaları tek başına yeterli değil elbette, her insan bir şekilde çevresine katkı sağlayabilir. İşe atmayarak, temiz tutarak başlayabiliriz. Ödemiş gibi güzel bir yer neden tertemiz, aydınlık yüzüyle karşılamasın gelenlerini? İçinde biz yaşıyoruz, biz neden pırıl pırıl bir şehrimiz var demeyelim? Var olanı korumak hepimizin ödevi. Yarınları düşünün de demiyorum, bu günü düşünüp, bu gün içinde yaşadığımız yeri sağlıklı kullanabilmek adına, kendimiz için, başkası için de değil, yapabileceklerimizi es geçmeyelim.
Hem yollarda yürümek bile sorun çoğu yerde. Kaldırımlar, sürekli yapılan müdahalelerden dolayı sağlıklı yürünemeyecek durumda çoğu yerde. Yollardan yürümek ise riski göze almak demek trafik yoğunluğundan dolayı. Özellikle görme engelliler için yapılmış yönlendirici bantların çoğu yerde deforme olduğunu ve monte yerlerinde uçlarının kalkmasından ötürü tehlike arz ettiğini de görüyorum ki yakın zamanda bir arkadaşımız bunlara takılıp düştü ve kolundaki kemik çatladığı için bir süre kolu alçılı dolaştı. Söylediği şey manidardı “ben görüyorken takılıp düştüm, engelli vatandaşlar ne yapsın” bu konuda da yetkililerden gerekli hassasiyeti bekliyoruz elbette.
Güzele meftun insan ve güzel olanı arzuluyor hep. Ama güzeli oluşturmasını hep başkalarından beklemek de olmaz. Sonra kendisi için istediğini başkaları için de isterse gerçek anlamda insani davranmış olur insan. Ya da insan olana bu yakışır diyelim. Güzel vakit geçirmek için gittiği bir parkı ya da piknik alanını tertemiz bulmak içimizi açıyorsa, başkaları için de aynı hissiyatları oluşturmak için, bizim yaşadığımız güzellikleri onların da yaşayabilmesi için korumaya, temiz tutmaya azami gayret göstermemiz gerekir öyle değil mi?
Her neyse bunları biz zaten biliyoruz diyenleri duyar gibiyim. Ama nedense bildiğimizle yaşadığımız örtüşmüyor…
Galiba bu konuda da tıkandık. O kadar yazılıp çiziliyor, reklamlar, kamu spotları, uyarılar… Sonuç ortada. Bireyden başlıyor iş öyleyse birey olarak kendimizden başlamak gerek işe derim. Ne dersiniz?
soru soru
açmazlarda
cevap soru içinde…