Tarım Müzesi

Başlığı gören okuyucularım, sanıyorum yine 'taktı yine müzeye' yorumunda bulundular. Bazı takıntılar, iyi takıntıdır… Hükümet Meydanı'nda...

Başlığı gören okuyucularım, sanıyorum yine ‘taktı yine müzeye’ yorumunda bulundular. Bazı takıntılar, iyi takıntıdır…

Hükümet Meydanı’nda restore edilen tarihi binanın ‘Kuvayı Milliye’ müzesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini birkaç yazımda ifade etmeye çalıştım. Böyle bir müzenin Ödemiş’e yakışacağını söyledim. 1 Haziran İlkkurşun çarpışmalarının ulusal çaptaki önemini ve işgal güçlerinin 3 yıl 3 ay kadar (15 Mayıs 1919-9 Eylül 1922) Ödemiş ve çevresinde yaşadıklarını biliyoruz. Kuvayı Milliye’nin ilk nüvelerinin Yiğit Ordusu adı ile Ödemiş ve çevresinde şekillendiğini de biliyoruz.

Peki neden bunları Ödemiş’te değerlendirmeyelim? Neden Ödemiş, en azından İzmir’in bir gezi ve ören yeri durumuna gelmesin! Önce İzmir’in, ardından da bölgenin ve Türkiye’nin…

Hepimiz biliyoruz ki turizm, önemli bir gelir kaynağıdır. Birgi’de artan özel işletmelerin sayısı, bu sektörün önemini anlayanların sayılarının arttığını gösteriyor. Ödemişliler anlamazsa dışarıdan gelenler anlar…

Ben yine hatırlatayım: Kuvayı Milliye Müzesi, Ödemiş’e çok yakışacaktır. Bu fırsatı başka bir ilçeye kaptırmadan değerlendirmemiz gerekir…

Gelelim Tarım Müzesi’ne…

Bu da nereden çıktı demeyin. Küçükmenderes Havzası, uzmanların da işaret ettiği gibi dünyanın en verimli ovaları arasında yer alıyor. Zeytin, üzüm ve incir bölgenin en eski tarımsal ürünleri arasında yer alıyor. Tütün, pamuk ve patates çok sonraları. Doğal olarak bu ürünlerle ilgili çeşitli eski tarım araç gereçleri özellikle köylerimizde hala mevcut.

Üzümlü Barajı içinde kalan köylerin taşınması söz konusu. Bu alandaki mezarların da taşınacağı söyleniyor. Peki mezarlarımızı taşıyoruz da neden tarihi varlıklarımızı geleceğe taşımak için çaba sarf etmiyoruz?

Yarın çok geç olmadan bugün elimizdeki tarihi eserlerimizi bir alanda toplasak…

Hatırlarsanız Ödemiş’teki fidancılık sergisi, tren garı yanındaki Şehit Özpolat Caddesi’nde yapılıyordu. Yaklaşık 10 yıl önce bu alanda gerçekleştirilen bir sergide Salihli Ziraat Odası tarafından açılan eski tarım araç gereçleri sergisi oldukça ilgi çekmişti. Salihli’de Sart varsa bizim de Hypaipa ve Neikaia kentlerimiz var. Yani bu topraklarda en azından 2 bin yıl öncesine ait önemli tarihi kalıntılar var.

Arkeolojik müzemiz var. Kent müzemiz var. Neden bir Kuvayı Milliye ve Tarım Müzemiz olmasın! Kuvayı Milliye Müzesi için yer de hazır.

Bence tarım müzesi de Arkeolojik Müze’nin batısındaki boş alan olabilir.

E SOSYAL

Telefonlar, hızla tüm benliğimizi sarıp sarmalamaya başladı. Onsuz dışarı çıkamıyor, bakmadan 5-10 dakika geçiremiyoruz. Beğeniyoruz, paylaşıyoruz, yorum yapıyoruz. Ama sanal alemde. Buna da sosyal medya deniyor.

Sosyal kelimesinin karşılığı ‘toplumsal’. İnsan, toplumsal bir varlıktır…

Bazıları iyi beceriyor bu işi. Bir bakıyorsunuz gezideler, bir bakıyorsunuz yemekte, bir bakıyorsunuz akraba ziyaretinde. Takip ediyoruz, takip ediliyoruz! Herkesin elinde o küçük icat. Herkes telefona, telefon ekranı da herkese bakıyor.

Sinemada, tiyatroda ve seminerde bile…

Telefondaki sanal paylaşımlar önemli ama toplumsal olmaktan uzak…

Dokunmuyor! Sıcak değil! Sosyal değil…

Peki asosyal mi! O da değil…

O zaman esosyal diyebiliriz.

Ne ‘asosyal’ ne de ‘esosyal’

‘A’ öneki Fransızca da olumsuzluk anlamı katan bir ek.

‘E’ öneki de elektronik kelimesinin kısaltılmışı.

Bu nedenle elektronik ortamda yaptığımız paylaşımlara ‘esosyal’ paylaşım demekte fayda var.

Esosyal olmayı tamamen dışlamıyorum. Bu elektronik çağda dışlanamaz. Fakat en doğrusu toplumsal, toplumcu ve dayanışmacı olanı.

Bakmadan Geçme