'SUZAN SUZİ'

'Kırklardağı'nın düzü karanlık bastı bizi Körolasın zalım Suzan Suzan Suzi Ziyaret çattı bizi Suzan gel beni...

‘Kırklardağı’nın düzü karanlık bastı bizi

Körolasın zalım Suzan

Suzan Suzi

Ziyaret çattı bizi

Suzan gel beni ara

Saçlarıma kumlar doldu

Tarak getir de tara…‘

Diyarbakır’a ait klasik tarzda yorumlanmış türküden bir bölüm mırıldandım kendimce. Gecenin ilerleyen bir vakti, yağmurun cama usul usul vurduğu bir vakitte bu yazıyı yazıyorum. Yazımı hangi ruh halinde yazdığımı siz düşünün ki gökler bile ağlıyor. Hangi halde olursam olayım; cigara içmiyorum. Doktoruma söz verdim. Siz de içmeyin emi sevgili okurlarımız.

Nasıll, haklısın evet, esrar kokain iyi gider. Şaka yapıyorum, sakın haa!

Biz içeride evet mi hayır mı diye bir tartışma hengamesindeyken yine akşam vakitlerinde ajanslara şehit haberleri geldi. Analar ağlamasın deniyor, ama ne acıdır ki analar ağlıyor. Nilüfer, ‘Erkekler Ağlamaz’ da dese babalar da ağlıyor.

Dıştan ve içten kuşatıldığımız bir zaman diliminde bu referandum en çok kimi mutlu etti ki diye sorulacak olursa hiç şüphesiz ki emperyalist güçleri memnun etti diyebiliriz. İlk planda bu güçler; ABD İngiltere ve İsrail…

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur (İlknur değil) Çevik, referandum sonuçlarını değerlendirirken hayırcılar ile evetçilerin peş peşe birbirini takip ettiğini söyledi. Hayırların umulduğundan fazla olmasının dikkate alınıp sorgulanması gerektiğini vurgulayan Sayın Çevik’i böylesi bir değerlendirme yapabildiği için kutlarım.

Referandum oylamasından önce Başkanlık Sistemi gelince terör bitecek denildi, daha pek çok olumsuz giden mevzu için… Pazar günü akşamı itibaren her ne kadar haksız bir durum söz konusu olsa da fiili olarak yeni rejim başladı. Gerçi oy pusulalarına katakulli karıştığı için sonucun geçerli olmadığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bildirilecekmiş. Umarım hak yerini bulur.

İnanın işin içine haksızlık, adaletsizlik karışmasaydı sonucu bir şekilde kabullenirdim. Felsefe tarihinde Platon, demokrasiyi yerden yere vurur. Platon’u sevsem de bu fikrine pek katılmıyorum. Demokrasi özgürlük demektir. Özgür olmak rahat nefes alabilmektir. Başkanlık sistemi illaki uygulanacaksa demokrasi ve hukuk yabana atılmamalıdır.

Ya aksi olursa? Cumhuriyet ile yönetilip demokrasi hukuk üstünlüğü olmayan ülkeleri de biliyoruz. Mesela İran!

Bu akşam İstanbul’da tencere tava ile yoğun bir katılım eşliğinde referandum sonucundaki haksızlığa tepki verildi.

Bu tepkiye değer veriyorum çünkü bizzat demokratik bir haktır. Devrimcilik, başkaldırmak hakikatli olmaktır. Unutmayalım ki aslında peygamberler de hak için toplumlarına yeri gelince başkaldırmışlardır.

Savaşalım, kavga edelim demiyorum. Sadece olanı sorgulayıp her ne olursa olsun adalet ve doğruluktan yana çıkalım.

Bazıları bana diyor ki ‘ee zırlama hayır çıkmadı’ diye tepki veriyorsun. Duygularımı en başından beri açıkça söylüyorum. Cumhurbaşkanımızın anladığı anlamda bir başkanlık sistemine, tek adamlığa ‘hayır’ diyorum. Bu konu bir parti, ideoloji meselesi olmadığı için fikrimin ‘hayır’ olduğunu rahatlıkla açıkladım.

Eğer referandumda YSK, oy pusulaların okunmasında hilecilik yapmasaydı, inanın çok samimi olarak söylüyorum, sonuca razı olurdum. Ne yapalım, canım ülkem böyle uygun görmüş de derdim. Ama bile bile hakkın yenilmesi karşısında sonucu açıkçası kabullenebilmiş değilim.

Bu üzüntüyü savuşturmaya çabalarken şehit haberleri işte bu hepsinden çok acı…

Umalım da devletlilerin dediği gibi Başkanlık Sistemi terörün son bulmasına vesile olur. Bu cümleyi kurduğuma kendim bile şaşırıyorum. Demek ki büyükler yine her zamanki gibi haklıdır, ‘Denize düşen yılana sarılır…’ demekle…

Metanetli ve ümitli olalım. Bu vatan ne karakışlar gördü, bu da geçer değil mi? Duyamadımmm!

Sevabına bir su bardağı da süt, aslan sütü değil canım normal süt aşk olsun, arada ben de normal bir insan olabilirim. Size daha faydalı olabilmek için izninizle biraz uyumak istiyorum. Görüşmek dileğiyle…

Bakmadan Geçme