Sünnet ve düğün…
Türkçede kullanılan sünnet sözcüğünün iki ayrı anlamı vardır. İlki, İslam peygamberi Hazreti Muhammed'in davranışlarıyla sözlerine verilen...
Türkçede kullanılan sünnet sözcüğünün iki ayrı anlamı vardır. İlki, İslam peygamberi Hazreti Muhammed’in davranışlarıyla sözlerine verilen ad. İkincisi de erkek çocukta üreme organının ucundaki derinin çepeçevre kesilmesidir.
Düğün sözcüğünün kökeni olarak da kaynaklar, ‘toy gün’ ve ‘düğme / düğüm’ sözcüğünün kökeni olan ‘düğ’ (bağ-lamak) sözcüklerini işaret ederler.
Gelenek görenek de eskilerden bugünlere gelen davranışların toplamı.
Konumuz, sözcük kökenleri değil. Amacımız, yazıya şöyle bir giriş yapmak.
Düğün ve sünnet geleneğinin pek çok din ve kültürde bulunduğunu biliyoruz.
Güvenilir kaynaklara göre sünnetin ilk olarak ne zaman ve ne gerekçe ile yapılmaya başlandığına dair geçerli kanıt yok ancak Antik Mısır medeniyetinde uygulandığı, köleler ve mahkumların bir aşağılama yöntemi olarak sünnet edildiği yazılıp çiziliyor.
Günümüz Yahudi ve Müslüman topluluklarında erkek çocukların sünnet edilmesi geleneklerine kaynaklık eden anlatılar da Hazreti İbrahim ile bağlantılıdır. Eski Yahudi toplumunda Tanrı’ya erkek çocukların kurban olarak sunulduğu bilinmektedir. Hazreti İbrahim’in rüyasında oğlunu kurban ettiğini görmesi de bu uygulamanın işareti sayılmaktadır. Zamanla insan kurbanı terk edilmiş, vücudun tamamını kurban etmek yerine onu simgeleyen bir parça (sünnet derisi) kesilmeye başlanmıştır.
Anlatılar gerçeği ne kadar yansıtır bilemiyorum. Biz şimdi konumuza gelelim.
2020’nin mart ayından bu yana, korona virüsü salgını (pandemi) nedeniyle dünyanın neler çektiğini biliyorsunuz. Bunları anlatıp yer doldurmaya gerek yok. Henüz salgından çıkamadığımızı ve ülkemizde günde 250 civarında insanın hayatını kaybettiğini, yoğun bakım servislerinin hala dolu olduğunu ve sağlık sisteminin büyük sıkıntılar yaşadığını biliyorsunuz. Doktorlar, böyle giderse sağlık çalışanları ‘bir gün bile fazla çalışmayacaklar’ iddiasındalar.
Ey vatandaş, yurttaş ve de Romalılar! Ödemişliler!
Hadi düğünleri ve sünnet törenlerini kalabalık bir davetli topluluğu eşliğinde yapıyorsunuz. İsteyen geliyor, istemeyen de gelmiyor…
Bu ‘dat didi dat dit’ konvoylar yapıp vatandaşa neden eziyet ediyorsunuz?
Tamam anladık, konvoyun önündeki atın yanında kral gibi dimdik ayakta yürümek de pek bir afili…
Bir küçücük deri alınacak diye bunca masrafa, bunca gürültüye ne gerek var Alla’sen!
O açık kasa arkasında gergin deriye ‘güm be de güm’ vuran davulcu ile ses telleri bozulmuş gibi öten klarnetçinin sesi çıkıyor da yayı sağa sola kaydırıp ‘gıy gıy’ yapan kemancı akıdeş! Yayı sağa sola sallıyorsun ama seni hiç kimse duymuyor, bilesin!
Ey vatandaş, yurttaş ve de Romalılar!
Ödemişliler! Ve de ey yetkililer…