Sosyal Medya ve İlişkiler Üzerine…
Yapılan bir araştırmaya göre dünyada her üç kişiden ikisinin sosyal medya kullanıcısı olduğu bulunmuş. Hem de...
Yapılan bir araştırmaya göre dünyada her üç kişiden ikisinin sosyal medya kullanıcısı olduğu bulunmuş. Hem de yaşlıdan erişkinine ve çocuğuna kadar. Bu, ciddiye alınması gereken büyük bir oran.
İnsan, doğası gereği kabul görmek ve sevilmek ister. Örneğin; doğduğumuz ilk an, her ne kadar hatırlamasak da çok önemlidir. Annemizle ilk buluşmamız, karnımızın doyurulması ve kucaklanmamız, güvende olduğumuzu hissettirir. Bu durum, güven ve sevgi duygularının yeşermesini sağlar. Bu duygulara dayalı kişilik geliştiren bireyler; toplumda kendini ifade edebilen, beklentilerini dile getirebilen, ruhsal açıdan sağlıklı ve topluma yararlı bireyler olurlar. Güvensiz ve sevgisiz bir ortamda yetişen bireyler ise hayal kırıklığı, öfke ve kızgınlık gibi olumsuz duygularla yetişirler. Bu, hem kendileri hem de çevrelerindeki kişilerin hayatlarını olumsuz etkiler.
Sevgisizlik ve hayal kırıklıkları ile büyümek, elbette birini, diğerleriyle ilişki kurmaktan alıkoymaz ama gerçek ve sağlıklı ilişkiler kurmaktan alıkoyar. Dolayısıyla kendilerini gerçekten anlatmak zorunda kalmadıkları ve anlattıklarıyla da yüzleşmek zorunda olmadıkları ilişki alanları ararlar. Bu alan da sosyal medya olur. Çünkü birey, bu alanda paylaştığı düşünce ve yansıtılmaya çalıştığı duygulardan herhangi bir şekilde sorumlu değildir. İlgisi de kendinden çok diğerlerinin ne yaptığı üzerinedir. Sonrasında kendine diğerlerinin yaptıkları doğrultusunda hedef(ler) koyar. Çünkü diğer insanların hayatlarının kendi hayatından çok daha iyi olduğuna inanır. Hedef(ler), gerçekçi ve ulaşılabilir olmadığı için yoksunluk ve yalnızlık duygusu daha da artar. Bu durumlarda genelde depresyona girme olasılığı artar ya da sosyal medya yüzsüzlüğü dediğimiz durum ortaya çıkar. Yani kendini sınır tanımadan, olduğundan çok daha farklı gösterme.
İletişimin anlama, algılama, yorumlama ve yansıtmayı içerir. Oysa sosyal medya üzerinden paylaşılan duygu ve düşünceler yüzeysellik taşır. Gerçeği ne kadar yansıttıkları da tartışılır. Biz; ilişkiler kurma, anlatma, dinleme ve konuşma becerisine sahip varlıklarız. Bu beceriyi kısıtlamaya, çerçevelemeye çalışmak, insan doğasına ters ve ruh sağlığını tehdit edici bir eylem olabilir.
Peki bu, sosyal medyayı ve kullanımını ve de kullananları günah keçisi mi yapar? Tabi ki hayır! Sosyal medyayı yok sayamayız. Çünkü bu, günümüzün bir gerçeği. Hatta bu alan sayesinde çok da güzel işler, bilgilendirilmeler ve tanıtımlar da yapılabiliyor. İşte tam da bu noktada bu hesap(lar)ı nasıl kullandığımız önem kazanıyor. Bu, biraz da araç kullanmak gibi. Aracınızla banka soymaya kalkışırsanız bu, aracınızı kötü mü yapar?
Yaşamı ve tadını kaçırmamanız dileği ile.
Sevgilerle…
Bakmadan Geçme





