Sorun Aile Kavramının Bitmesi!-1

Bugün yirmi yedi Haziran iki bin on dokuz, perşembe. Gün size sağlık, huzur ve sevgi getirsin...

Bugün yirmi yedi Haziran iki bin on dokuz, perşembe. Gün size sağlık, huzur ve sevgi getirsin inşallah.

Bugünkü köşe başlığım, uzun süredir yazdığım sıkıntıların bana göre en baş nedenidir. Ne zaman ki aile olma kavramını yitirdik. Kopmalar ve yanlışlar artmaya başladı. Onu suçladık. Bunu suçladık. Ama en baş suçlu anne ve baba olarak bizlerindi. İşte bunu zor kabullenebildik. (Çoğu ebeveynin kabul etmemesini geçtim, en fenası böyle bir rahatsızlıkları da yok!)

Biz ilkokullarda önce şunu öğrenmiştik: Aile, toplumun en küçük yapı taşıdır. Ve çekirdek aile; anne, baba ve çocuktan oluşur. Ah ne güzeldi o her şeyin saf hali! Kaybettiklerimiz, sadece rakamsal olarak yaş almalarımız olsaydı keşke!

Bir flashback yapalım: Mahalle kültürünün olduğu zamanlarda, ailelerin birbirlerine rahatlıkla gidip geldikleri, bizlerin akşam ezanı okunup babalarımız eve gelmeden arkadaşlarla ve toprakla olan haşır neşirliğimiz. “Olmaz çocuğum, elindekini arkadaşınla paylaş” diye içten içe kızdığımız sözlerin, komşu teyzenin ekmek almaya gönderdiğinde para üstü verecek umuduyla şirin göründüğümüz o çocukluk yıllarından sen kalk bu yıllara gel. Zaman içinde paylaşım, sevgi, saygı, samimiyet ve saflık kendi bilinçsiz ve hazmedemez şeklimizle yerle yeksan olsun. Ondan sonra sen kalk bunun nedeni olarak kanı canı olmayan “Teknoloji, hayatımızı bozdu” de!

Ey elindekini nasıl kullanacağını bilmeyen insanoğlu! Okumadığın ve araştırmadığın için ne dinini edebiyle yaşayabiliyorsun, eh tarihini de kulak dolma bildiğin için ne de insan ilişkilerini bu edeple kurabiliyorsun. Önceden beyinsel ve yaşamsal sistemini kurduğumuz ve herkesimin olması gereken güncel eleştirileri harici Yaradanla-Kurtaranı ayırt edebildiğimiz günlerden kendinden olmayanı suçlayan, kadına kıymet vermeyen, çocuğuna sahip çıkamadığı için güvendiği saçma sapan yerlerden medet uman ve en acısı milli ve dini değerlerini kendi menfaati için kullanan kör bir zamana geldik. Ve suçlusu “Teknoloji”!!!

Konu konuyu açıyor maalesef ama yukarıda yazdığım her şey, aslında içinde olanın da karşıdan bakanın da şikâyeti. Bunu şöyle ifade etmek doğru olsa gerek; güneşin geceye karışması gibi hiçbir şeyin daimi olması mümkün değil. Bazı şeylerden sürekli nemalanmayı ummak ya da sürekli o şeylerin ucuna bile dokunamayıştan şikâyet etmek, zaman içinde her iki düşüncede de sürekliliğin kesilmesiyle, insanların uyuşmuş hallerinden uyanmalarına, etrafı koklamalarına, “Evet sanırım bunda bir yanlışlık var” demelerine olanak sağlıyor. İşte, ne zaman özgürce sorgulayabildiğini fark edersin, o vakit “gelecek olanın” bir şeyin sonu değil, başlangıcına daha yakın olduğunu anlarsın.

Demem o ki; onun yüzünden bunun yüzünden söylemlerine artık bir son verip. Toplumun en küçük yapı taşı olan aile kavramına sahip çıkın. Zira bütün bu dejenerasyonun, oluşan kopuşların ve ahlak yıkımlarının tümünün çoğu müsebbibi aile kavramının belki de bile isteye unutturulmasıdır. Özgürlük, gelişim, çağdaşlık adı altında zaten çok da birbirine bağlı kalmayı beceremeyen yapıların bozulmasına güzel bir zemin hazırlamıştır. Üzülüyorum.

Yarınki yazımda dilim döndüğünce detaylara değineceğimden emin olabilirsiniz. Ve biliyorum ki birçok kişi okurken hem kendini eleştirel (becerebilirse) hem de şaşırarak okuyacağına inanıyorum. O halde yine her zamanki gibi aynı duamızla bugünü kapatalım.

Tanrı, beynindekini yüreğinin sevgi odacıklarında güzelleştirip kelamını şiir tadına dönüştüren insanlarla karşılaştırsın.

Sevgiler.

Bakmadan Geçme