Sokak ve caddelerimiz nasıl?

'Cadde, sokak ve yollarımız Arnavut döşemesi mi, geçmişte olduğu gibi çakıl-kum karışımı stabilize mi, asfalt mı...

“Cadde, sokak ve yollarımız Arnavut döşemesi mi, geçmişte olduğu gibi çakıl-kum karışımı stabilize mi, asfalt mı olmalı?” diye sormuyorum. “Yollar, yürümekle eskiyor mu eskimiyor mu?” diye sormuyorum.

Sorum, “Olaylar oluyor mu?” dur.

Cadde, sokak, yollarımız, parklarımız kan gölü. Medyamız, cinayet haberleri ile dolu. Tabanca, pompalı tüfek keskin bıçakla canlar alınmıyor.

Boşanmak isteyen kadınlarımızın eşi tarafından yolda, caddede, parkta başı kesiliyor, pompalı tüfekli canları alınıp ömürlerine son veriliyor.

***

Eşler, hiçbir zaman “Sonsuza kadar birlikte geçinip gideriz” diyemez, geçinemezler! Her güzel günün fakir olsan da zengin olsan da ”encam-ı sonu” budur.

Tabi ki istisnalar ‘kaideyi’ bozmaz!

Yollar, caddeler yanıyor, canların alınması ile yanıyor. Yeşil Köşk’ün lambası yansa ne yazar? Yanmasın Yeşil Köşk’ün lambası, akmasın sokak, cadde yollardan insan kanları, çocuklar babadan yetim, anadan öksüz kalmasın.

Sanki Türkiye, bir Kurtuluş Savaşı veriyor!

Medya, gazeteler, televizyonlar, savaş, cinayet haberleriyle dolu. Millet, sabah gözünü açtığında gazetelerde bir “savaş meydanı” görüyor ve “Nedir bu facialar?” diyor.

***

Şimdi ulusal herhangi bir gazetenin bir günlük verdiği cinayet, can alama haberlerini görelim, okuyalım:

“Annesi, beş yaşındaki çocuğu döverek komaya sokmuş! Küçük can, şimdi yaşam mücadelesi veriyor.”

“On dört yaşında anne katili, Denizli ilimizde Zahide Ç.(32)’yi oğlu K.H. boğarak canını aldı.”

Karaman’dan bir haber:

17 yaşındaki A.B., annesinin (55)

“Gayrimeşru yola gidiyorsun” diye bıçakla canını almış.

Adana ilimizde parkta çıkan kavgada 12 yaşındaki bir çocuk tabanca ile yaralanmış, ancak yedi gün dayanabilmiş, kurşun yarasına can vermiş!

***

Hep kocalar, karılarını kıyam mı edecek, canı alacak tabanca ile değiller ya. Kayseri ilimizde beş çocuk anası Menşire D., kırk yıllık eşi 68 yaşındaki Abdullah Di’yi “dırdır” ediyor, diye, üç yerinden bıçaklamış. Ağır yaralamış.

***

Sayın okuyucularım; bu can alma, yaralama olayları günlük ulusal gazetesinin sadece bir sayfasından iktibas ibret olsun diye.

Her ulusal, mahalli gazete de böyle ağır yaralama, can alma haberleri ile dolu.

Bu facialar rutinden oldu.

Bilhassa bu kanlı olaylar, karı-koca arasında oluyor.

Yapılan evlilikler, nikah günkü gibi zevk ve neşe ile sürüp gitmiyor. Sona kadar, makbere kadar deyişler, söz verip yemin edişlerin kısa bir zaman sonra yerini kavgalar alıyor.

Bu uzun süren aralıksız- devamlı yazarlık hayatımda cicim aylarının, balayının çok kısa sürdüğünü gördüm.

Pek nadir de olsa nikah şahitliğine gidiyorum ısrar üzerine. Ömür sonuna kadar sadakat-bağlılık sözleri duydum. Ve bu söz-yeminleri acı gülüşle karşılıyorum. İlkte iyi başlayan, sonuna kadar iyi giden ne var ki?

İyi günler.

Bakmadan Geçme