Sağlık sistemi çöküyor

Yeni İzmir Gazetesi’nden Berivan Kaya’nın haberine göre, Türkiye'de başta ekonomi olmak üzere birçok alanda sorunların çözümü...

Yeni İzmir Gazetesi’nden Berivan Kaya’nın haberine göre, Türkiye’de başta ekonomi olmak üzere birçok alanda sorunların çözümü adeta düğüm oldu. Ekonomik krizin yanı sıra çalışma şartlarının kötüleşmesi sağlık gibi en elzem sektörü de vurdu. Sağlık çalışanları hem yoksullaştırıldı, hem sağlık terörü karşısında yurtlarından oldu. Seçimlerin ardından yurt dışına göçün arttığını belirten İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, özlük haklarının ve çalışma şartlarının kötüleştiğine de dikkat çekti.

“BUNUN ADI YOKSULLAŞMA”

Türkiye’de vatandaşların hızla yoksullaştığını belirten İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak,  “Haziran ayı itibariyle birçok sendika yoksulluk ve açlık sınırı olmak üzere 2 rakam ifade ederek çalışanların durumunu tespit etti. Bu rakamlar çalışan, emeğiyle geçinen insanların içinde bulundukları ekonomik şartları tanımlarken çok önemli. Asgari ücret az bir farkla açlık sınırını geçti. Bugün üniversitede eğitim veren akademisyen temmuz zammı verilmeden önce 33 bin lira civarında ücret alıyordu. Yoksulluk sınırı ise 33-34 bin bandında. Vali maaşı ise 39 bin lira civarında. Birkaç ay sonra değişiklik olmazsa devletin en üst düzeydeki kamu görevlisi yoksulluk sınırının altına düşmüş olacak. Devletin ücretlendirme politikası hiçbir şekilde çalışan insanlara başta kamu görevlileri ve onun yanı sıra farklı branşlarda çalışan emekçilerin aldığı ücreti karşılayamıyor. Yoksulluk ve açlık sınırı o kadar yükseldi ki ücretlere ne kadar zam yapılırsa yapılsın açlık ve yoksulluk sınırındaki artışı yakalamıyorsunuz. Türkiye’de gerçek yaşanan enflasyon TÜİK’in verdiği enflasyon miktarının iki katı. ENAG rakamları TÜİK’in yaklaşık iki katına tekabül ediyor. Enflasyon ve fiyat artışları arasında ciddi bir uyumsuzluk var. Bunun adı yoksullaşma, fakirleşme. Türk toplumu hızlı bir şekilde fakirleşiyor. Ne iş yapıyorsanız yapın, emeğinizle geçiniyorsanız bu yoksullaşmadan pay alıyorsunuz” dedi.

Haber

“ETKİLİ GREV ŞART”

Hekimler başta olmak üzere bütün sağlık emekçilerinin yoksullaşmadan payını aldığına dikkat çeken Süleyman Kaynak, “Bütçe Plan komisyonunda aktarılan teklife göre yaklaşık yüzde 17,5’luk ücret artışı + 8 bin lira civarında da seyyanen denilen bir prim verilecek. Enflasyon hızına bakıldığı takdirde, bu yüzde 17,5’luk fiyat artışı+ seyyanen 8 bin denilen miktarın önümüzdeki 6 aylık dönemde insanların yoksullaşmasının ve yoksullaşma hızını azaltacak bir katkı sağlamayacağını düşünüyoruz. İnsanlar bu konuda yoksullukla mücadele ediyorken elbette ihtiyaçlarını karşılamaktan dolayı toplumsal gerginlik içerisindeler. Bazen sendikalar bunu kamuoyuyla paylaşmak için grev kararı alabiliyorlar. Yaygın alınmış bir grev kararı yok. Grevin etkili olabilmesi için olabildiği kadar çok katılımlı ve olabildiği kadar etkili ve uzun süreli olması gerekiyor. Bu olmazsa grevin etkili bir silah olmayacağı kaygısını da taşıyabiliriz. Sendikalar bir grev planlaması yapıyorlar. Grev bir gün önceden alınacak bir karar değil ama bu bir demokratik haktır. Burada grev gibi önemli bir hak arama yönetiminin yeterince etkili olabilecek bir formatta düzenlemesi lazım. Gerek usulü ve süresiyle ciddi değerlendirmeler yapılmalı. Sağlık alanında grev diğer branşlara göre farklı ve hassasiyet taşıyan bir eylem türü. Acil servisleri, acil ameliyatları, yoğun bakımlarını durduramazsınız. Sağlık sisteminin yüzde 100 durması gibi bir şey söz konusu olamaz. Kamu yönetiminin bu tür hak aramalara karşı hassasiyet göstermesi ve sorunun üzerine düşmesi icap eder. Ülkemizde hak arama yöntemleri kamu yönetimleri tarafından dikkate alınmıyor. Hem de bunun ciddi demokratik hak olarak hayata geçirilmesine olumsuz gözle bakılıyor. Bu yoksullaşmaya karşı insanların çabası elbette devam edecektir” ifadelerine yer verdi.

CUMHURBAŞKAN ‘GİTSİNLER’ DEMİŞTİ, GİDİYORLAR…

Seçimlerden sonra yurt dışına göçün arttığını vurgulayan Kaynak, “ Seçimler burada belirleyici unsurlardan bir tanesi oldu. Seçimlerden sonra hükümet ilan edildi ve Sağlık Bakanı devam ediyor. Sağlık politikalarının hiçbir şekilde değişmeyeceğine yönelik bir kanaat vardı ve bu kanaat pekişti. Bu nedenle de hekimlerin yurt dışına gidişinde hızlanma ortaya çıkacak. Hekimlerin yurt dışına çıkışı sadece ücret politikalarıyla açıklanmaz. Burada özlük hakları diye tanımladığımız çalışma konuşlarının da son derece olumsuz olduğunu ifade edebiliriz. 5 dakikada bir hasta baktırma dayatması ve sağlıkta dönüşüm politikasının Türkiye’de sağlık sorunlarının tümünü 3. basamak tesislerde çözme çabası sağlık sisteminin tıkanmasına yol açtı. Sağlık sisteminde artık ileri yaştaki insanlar elektronik ortamdan yeterince yaranamadıkları için hem de elektronik sistemde yığılmanın artması nedeniyle randevu alamıyorlar. MHRS sistemi tıkanmış durumda. İnsanlar bunun çaresini ya özel sağlık sisteminde aramakta ya da acil servislere gitmektedirler. Bunun için burada ciddi bir tıkanma vardır. Bu tıkanmayı çözmek için temel politik değişiklikler yapmak yerine hekimlerin zaten yıllardır göstermekte oldukları fedakarlığı istismar ederek sağlık sistemini yürütmeye çalışıyor. Dolayısıyla çalışma şartlarının da son derece ağır olması ve bunun değiştirici yönünde hiçbir adım atılmaması hekimleri ciddi bir umutsuzluğa sevk etti” ifadelerini kullandı.

HEKİMLER İTİBARSIZLAŞTIRILDI

Hekimlerin itibarsızlaştırıldığını aktaran Kaynak, “Hepsinin ötesinde de hekimlerin itibarsızlaştırılması son derece önemli bir sorundur. Kamu yönetiminde üst düzey yöneticiler, hekimleri ve sağlık çalışanlarını itibarsızlaştırıcı söylemlerde bulunmaktadırlar. Bu da gerek meslek olarak gerekse çalışma standartları olarak hekimleri olumsuz etkilenmekte ve motivasyonlarının ortadan kalkmasına yol açmaktadır. Bütün bu sağlık sisteminde çözülmeyen sorunların sorumlusu sanki hekimlermiş gibi bir üslupla kamu yöneticileri beyanatlar vermektedirler. Yürümeyen bir sağlık sistemiyle karşı karşıya kalındığı için bu sistemin vatandaş eliyle yürütülmesi de başka bir politikadır. Adeta vatandaşa, ‘Sağlık sisteminden ne istiyorsan hastaneye git ve gerekirse zor kullanarak, sözel ve fiziki şiddet kullanarak istediğini yaptır, ben senin arkandayım’ şeklinde sessiz bir teşvik kamu yönetimi tarafında veriliyor. Vatandaş da kamu yönetiminin bu tavrından kendisine güç alıyor. Sağlık tesislerinde astığım astık şekilde bir cahilane davranış modeli içerisine girmiş durumda. Bunun için günde ortalama 80 tane beyaz kod verilmekte. Son 10 yılda 110 bin tane saplıkta şiddet olayı kayıt altına alınmıştır. Sağlıkta şiddet hatta terör toplumun ne yazık ki kabullenilmiş gerçeklerinden biri haline getirilmeye çalışıyor. Buna ciddi itirazımız var. Bu konuda kamu yönetimin son derece samimiyetsiz davrandığını gördük. 2 Ağustos 2022’de TBMM’de sağlıkta şiddet için özel oturum yapılması önerildi. Bazı siyasi parti vekilleri genel kurul salonuna girmediler ve bu özel oturumun yapılmasını engellediler. Bugün herhangi bir AVM’ye giriyorken bir güvenlik sistemi var. Oysaki sağlık tesislerinde böyle bir şey yok. Sağlık tesislerine giren çıkan insanlar kontrol edilmiyor. Bu kamu yönetiminin bu konudaki samimiyetsizliğidir. Ne insan gücü ne donanım ne de söylem olarak kamu yönetimi sağlıkta şiddet ve terör olayının önlenmesi yönünde bir çaba emaresi göstermedi. Hekimlerin yurt dışına girme eğilimindeki artış bugün Türkiye’de temel politika halini almış sağlıkta dönüşüm projesinin sonuçlarından bir tanesidir. Burada hekimler ve sağlık çalışanlarının özlük hakları kötüleştirilmiştir. Buradan sağlıkta şiddet ve terör olayı ortaya çıkmıştır. Bütün bunlar hekimlerin itibarsızlaşmasına  yol açmıştır” ifadelerine yer verdi.

Bakmadan Geçme