Poşet ve buzlama

Türkiye kötü bir dönemden geçiyor. Peşinen belirteyim 'kötü bir dönem' derken hemen işi siyasete bağlayacağımı beklemeyin....

Türkiye kötü bir dönemden geçiyor. Peşinen belirteyim ‘kötü bir dönem’ derken hemen işi siyasete bağlayacağımı beklemeyin. Benim e-sosyal medya olarak adlandırdığım bilgisayar dünyası birçok insanı esir etti.

Yolda yürürken bakıyorsunuz hemen herkesin elinde bir cep telefonu var ve hemen herkes telefon ekranı üstünde parmak kaydırıyor.

Genellikle fotoğraf ve başlık bakıyorlar.

Bana da diyorlar ki uzun yazıyorsun!

Yemeğin uzun zaman alanı daha lezzetli olur.

Yazının da üstünde emek harcananı ve genişten anlatanı makbul olmalıdır.

Bahsettiğim e-sosyal medyada kaynağına ve doğruluğuna bakmadan yapılan küfürler ve hakaretler havada uçuşuyor. Bazen arkadaşlarımı uyarır onlarla tartışırım.

Bence kaynağı güvenli olmayan yazı ve fotoğrafları paylaşmamalı ve haklarında olur olmaz fikirler yürütmemeliyiz.

Yüzme bilmese bile bilgisayar programları ile usta bir yüzücü gibi gösterilebiliyor insanlar.

Bakın 10 Kasım tarihinde “Gülmek Yasaktı” başlıklı yazısında ne demiş Sabah’ın cübbesiz ve fessiz yazarı:

“10 Kasım günleri, gerçi biz çocuklara bir şey ifade etmiyordu ama içki içmek de yasaktı. ‘Eğlence yerleri’ de kapalıydı. Tiyatro, sinema, gazino, her yer. Çemiş taşra belediyesi mantığıyla, tiyatro ile gazino arasında da bir fark gözetilmiyordu. Hani ahlak zabıtasının kasabaya gelen her tiyatro topluluğundaki kadın sanatçıları ‘muayeneye tabi tuttuğu’ yıllar… Genelev de kapalı mıydı, çocuktum, bilmiyorum”

Ardıç kuşu gelen tepkiler üstüne ertesi günü “Düşmanlarım Kudurdu” başlığı ile de şunları yazmış:

“Kaç kere söyledik ama bir kere daha söyleyelim: Ben Atatürk’e hakaret edecek bir sapık değilim. Aklımı peynir ekmekle yemedim. Atatürk’le bir sorunum, bir alıp veremediğim yoktur”

Ben diyorum her başlığa ve fotoğrafa inanmayın diye. Çocukluğa inmek lazım…

İsteyen bulup kaynağından okuyabilir. Bu yüzden yazının tamamını buraya alamıyorum.

Şimdi soralım: “Peki sorun, çocukken genelevlerinin kapalı olması mıydı?”

Ben diyorum ki okullarda masum bir argo sözcük veya sigara içme sahnesi üstünden kimi tiyatro oyunlarına izin verilmezken, her yere giren bu parti bülteni ‘gazetta’ların da +18 ibaresi ile poşete konması gerekiyor.

Bir de ‘insani’ ziyaret meselesi var ki siz şimdi ‘kul hakkı yiyip’ hemen saldırıya geçeceksiniz…

Çocukluğumun Orhan Baba’sı, “Kula kulluk edene yazıklar olsun” derdi.

Bir de çocukluğumdan beri severek dinlediğim Âşık Mahzuni vardır ki o da “Sana senin gibi baktım ise yuh yuh!” diyordu.

Çocukluk önemli…

“Yok, öyle demek istemedim de böyle dedim” Yanılmak da insanidir…

Yuh yuh!

Bu da benim basın açıklamam olsun.

Bakmadan Geçme