Patates kıtlığının neden olduğu felaket

Patates, günümüzde pirinç, buğday ve mısırın ardından dünyada en çok yetiştirilen temel gıda maddelerinden biridir. Tek...

Patates, günümüzde pirinç, buğday ve mısırın ardından dünyada en çok yetiştirilen temel gıda maddelerinden biridir. Tek başına insana gerekli tüm besleyici bileşenleri içerir. Bolca ürün alınabilmesi, doyurucu olması ve soğuk iklimde bile yetişebilmesi nedeniyle birçok ülkede yetiştirilip tüketilen popüler bir yiyecektir. Ayrıca bol, ucuz ve besleyici olmasından dolayı yokluk ve savaş yıllarında da kurtarıcı olmuştur. İşte bu faydalı gıdanın yokluğu, 19. yüzyılın ortalarında tarihin en büyük kıtlık olaylarından birine dönüşmüştür.

İrlanda, verimli topraklara sahip bir ülkeydi ancak İngiltere’nin sömürgesi altındaydı ve tahıl, pamuk, keten, yağ, sığır ve domuz eti gibi ürünlerden genelde toprak ağaları kâr elde ediyordu. Haliyle İrlanda’nın büyük bir kısmındaki tarım arazilerinin çoğunun sahibi de İrlanda’da yaşamayan Protestan İngilizlerdi. İngilizler, arazilerini aracılar yardımıyla İrlandalı köylülere kiralıyorlardı. Aracılar ise daha çok kâr elde edebilmek için bu toprakları küçük parçalara ayırıp daha fazla kiracıya kiralamaktaydı. Bu kadar küçük arazilerde yetiştirilebilecek en uygun besin patatesti. Bu yüzden patates, İrlanda’da yetiştirilen en yaygın ürün haline geldi. Yine de küçük arazileri ekip biçen kiracılar, kiralarını ödedikten sonra ailelerini geçindirecek kadar ürüne ve gelire sahip değildi.

Durum zaten böyle kötüyken 1845 yılında “phytophthorainfestans” isimli mantar, patates yanıklığı adlı bir hastalığa neden oldu ve bu hastalık, geçimini genel olarak patatesten sağlayan İrlanda’yı hızla istila etti. Aynı yıl patates mahsulünün yarısı, hastalık yüzünden mahvoldu. Aslında hastalık, diğer Avrupa ülkelerinde de görüldü ancak onların tarımı büyük oranda patatese dayanmadığı için İrlanda kadar yoğun bir şekilde etkilenmediler. İrlanda’da ise büyük bir kıtlık baş gösterdi.

İnsanlar; 1845 yılında az miktardaki ürünleriyle, topladıkları yabani meyvelerle ve sahip oldukları birkaç evcil hayvanla idare ettiler fakat ertesi yıl kıtlık iyice kendini gösterdi ve ilk ölümler başladı. Halk; bulabilirse şalgam, deniz yosunu, kum yılanbalığı gibi yiyecekler toplayarak bunlarla hayatlarını idame ettirmeye çabalıyordu. 1847’ye gelindiğinde insanların binlercesi açlıktan ve kıtlıkla birlikte ortaya çıkan tifo, kolera, dizanteri gibi hastalıklardan öldü. Bu acı duruma İrlanda dilinde “Gorta Mor” yani “Büyük Kıtlık” adı verildi ki adını hak ediyordu. İrlanda’nın 8 milyon kadar olan nüfusu, kıtlık 1852’de tamamen sona erdiğinde ölüm ve göçlerden dolayı 2 milyona kadar düşmüştü.

Kıtlık sırasından yaklaşık 2 milyon kadar insan, İrlanda’dan Amerika ve Avustralya gibi ülkelere göç etti. Zaten kötü beslenme yüzünden zayıf ve sağlıksız olan insanlar, “tabut gemileri” olarak adlandırılan aşırı kalabalık ve kötü yönetilen gemilerle yolculuk etmek zorunda kaldılar. Bu kötü şartlar nedeniyle göç eden İrlandalıların da bazıları yolda hayatını kaybetti.

Toprak sahipleri, bazen İrlanda’daki mülklerini ziyarete geldiklerinde yorgunluk ve açlıktan ötürü bitkin, pis ve sefil görünen insanları görünce hayretler içinde kalıyorlardı ancak İrlandalılar Katolik mezhebinden oldukları için İngiliz toprak ağaları onlara yardım etmiyordu. Hatta bu sefalet içindeki insanlardan arazilerini kurtarmak için yüzlercesini evlerinden, ekip biçtikleri topraklardan çıkardılar. İngiliz hükümeti ise duruma sessiz kaldı.

Büyük kıtlık yıllarında dahi İrlanda’dan büyük miktarda gıda ihraç edilmeye devam etti. Bu da kıtlığın genişlemesine ve uzamasına neden oldu. İngiltere’nin bu tutumu ve ihmalkar politikaları, zamanın en ünlü hiciv yazarlarından biri olan Jonathan Swift’in “Ilımlı Bir Teklif” adlı makalesinde eleştirildi. Swift, yazdığı makalede İrlandalılara hayatta kalmak için bebeklerini yemelerini tavsiye ediyor; böylece hükümetin duruma karşı yetersiz yardımlarını ve vurdumduymazlığını iğneliyordu.

İngiltere, topraklarından ve insanlarının iş gücünden yararlandığı hemen yanı başındaki İrlanda’nın sefaletini izleyip yeterli müdahalede bulunmazken ve Avrupa ülkeleri de aynı şekilde duruma seyirci kalırken binlerce kilometre uzaklıktaki Osmanlı İmparatorluğu, açlıktan telef olan İrlanda’ya yardım elini uzattı. Sultan Abdülmecit, bu korkunç kıtlığı haber alınca hemen harekete geçti. Açlık çeken İrlanda halkına yardım etmek için İngiltere’ye 10 bin sterlin yardım teklif edildi fakat kraliçe Viktorya, İrlanda’ya ancak 2000 sterlin yardımda bulunmuştu. Danışmanları, kraliçenin yardımını aşan bir teklifi kabul etmeyi reddettiler. Bu nedenle Osmanlı İmparatorluğu, İrlanda’ya kraliçenin ettiğinin yarısı kadar yani sadece bin sterlin yardım gönderebildi. Bunu yeterli görmeyen Abdülmecit; gıda, ilaç ve insani yardım malzemeleriyle doldurttuğu gemileri gizlice İrlanda’ya gönderdi. İngiliz donanması, başkent Dublin ve Cork’taki limanlara hiçbir yabancı geminin yanaşmasına izin vermediğinden gemiler, ülkenin kuzeyindeki Drogheda Limanı’na ulaştırıldı. İrlanda’da ve özellikle o bölgede Türklerin yaptığı bu yardım hala hatırlanmakta ve minnetle karşılanmaktadır. Hatta zor zamanlarında kendilerine yapılan bu yardımın bir nişanesi olarak bugün Drogheda futbol kulübünün arması, ay yıldızdan oluşur.

Velhasıl İrlanda Patates Kıtlığı; ülkenin politik, demografik ve kültürel manzarasını kalıcı olarak değiştiren bir olay olarak tarihe geçti. Yaşanan felaket ve bunun yol açtığı çaresizlik, ülkede çeşitli milliyetçi hareketlere yol açtı ve 20. yüzyıl başlarındaki İrlanda Bağımsızlık Savaşı için tetikleyici bir unsur olarak kabul edildi. Zamana ait hikayeler, ulusal ruh üzerinde derin izler bıraktı. Bu büyük kıtlık, elbette edebiyat ve sanatı da etkiledi. İrlandalı yazar Liam O’Flaherty, “Kıtlık” adlı eserinde bu dönemi anlattı. Yine İrlandalı ressam Daniel MacDonald, kıtlık zamanına dikkat çeken en önemli tabloları yaparak eserleriyle dönemin sıkıntılarını ortaya koymaya çalıştı. Heykeltıraş Rowan Gillespie’ın Dublin’de bulunan ünlü eseri, kıtlık yüzünden göç etmek zorunda kalan İrlandalı mültecileri tasvir etti. Yönetmenliğini Lance Daly’nin yaptığı, kıtlığın en kötü şekilde yaşandığı 1847 yılına atıfta bulunmak için “Black 47” adı verilen 2018 yapımı film ise İngiltere’nin İrlanda’yı nasıl sömürdüğünü ve kıtlığın yaşamı nasıl etkilediğini konu aldı. Ayrıca yaşanan felaketin unutulmaması için 2012 yılında Amerika’nın Connecticut Eyaleti’nde yer alan Hamden’da “Büyük Açlık Müzesi” kuruldu. Bugün İrlanda’daki kıtlıkla ilgili dünyanın en büyük sanat koleksiyonu burada sergilenmektedir.

Bakmadan Geçme