'Öyle zamanda bulunuyoruz ki!'

Kimi yerlerde İmam-ı Birgivi, kimi yerlerde İmam'ı Birgivi kimi yerlerde de İmamı Birgivi yazar. Asıl adı...

Kimi yerlerde İmam-ı Birgivi, kimi yerlerde İmam’ı Birgivi kimi yerlerde de İmamı Birgivi yazar. Asıl adı Takî ud-Dîn Muhammed ibn Ali olan İmam Birgivi’nin, 1520’lerde Balıkesir’de doğup 1570’lerde Birgi’de öldüğünü yazar ansiklopediler. Pîr Ali adlı bir medrese müderrisinin (öğretmen) oğludur.

Adının ön plana çıkması, Selefî bir reform hareketine ilham kaynağı olan Kadızade Mehmed Efendi’nin hocası olmasından gelir. İyi derecede Arapça, Farsça ve Türkçe bildiği söylenir. 30-60 arasında olduğu tahmin edilen eserlerini çoğunlukla Arapça yazmıştır.

Arapça yazılmış olan “eṭ-Ṭarīkatu’l-muḥammediyye” kitaplarından en meşhurlarından olanıdır. Bu eserde sûfîlerin uydukları ve ona göre küfür olan imanda yeniliklere (bid’at) cephe alır. Ona göre bid’atlar, küfürle haram arasıdır.

Kendisini ve düşüncelerini daha yakından anlayabilmek için, 1560’tan önce yazdığı, “Şerhu’l ehadisi’l erbein” in önsözüne bakalım:

“…Öyle bir zamanda bulunuyoruz ki; cehalet meşhur, ilim ise sözü edilmeye değmez olmuştur. Bazı kimseler, hurafeleri ve dinin yasakladığı şeyleri, Allah’a yaklaşmanın en yüce yollarından sayıyorlar. İlmi zayıf bazı kimseler, insanları ibadet kılığına büründürülmüş yaygın bid’atlere teşvik ediyorlar. Hatta bunların bir kısmı iyiyi kötüden ayırmadan, zayıf ve uydurulmuş sözlerden meydana gelen kitaplar bile yazmaktadır. İşin aslını bilme imkânı olmayan halk ise ya menfaati, ya da işlerine öyle geldiği için bu eserlere iltifat etmektedir. Bu durum, insanların kendisinden gafil bulunduğu büyük bir musibettir!”

Birgivî, Kur’an’ın mezar ve benzeri yerlerde para için okunmasına veya öğretilmesine karşı çıkmıştır.

‘Muhteşem Yüzyıl’ olarak bilinen 16. yüzyılda Osmanlı’nın saltanat makamında İkinci Bayezid, Yavuz Sultan Selim, Kanûnî Sultan Süleyman, İkinci Selim, Üçüncü Murad ve Üçüncü Mehmed bulunmuştur.

Sûfi bir derviş tarafından öldürüldüğü belirtilen Sokollu Mehmed Paşa gibi devlet adamlarıyla buluşarak imparatorluktaki kötü fazîletler konusunda bilgi verir. Ona göre bunları bertaraf etmenin anahtarı, İslâm Peygamberi ve Selef-i Salihîn yaptıkları gibi her türlü bid’attan temizlenmiş olarak uygulanan İslâm’dadır.

“Vasiyetname” adlı eseri halk için yazılmıştır. Müslümanları dürüstlüğe, dindarlığa, dayanışmaya ve kardeşliğe çağıran bu eseri bilhassa işçi ve köylülerin konuştuğu gündelik Türkçe ile yazmıştır.

“Eṭ-Ṭarīkatu’l-muḥammediyye” adlı eserinde, çok sayıda davranışları bid’at ve yasak olarak nitelendirir. Bunlardan bazıları şunlardır:

Para karşılığı Kur’an tilavet etmek veya öğretmek. Başını sallayarak Kur’an’ı tilavet etmek. Kubbe veya türbe inşa etmek. Türbelerde kurban kesmek, oraya bir şeyler bağlamak, orada ölenlerden medet ummak. Kandillerde mum yakmak. Ölüm münasebetiyle özel bir dînî âyin yapmak. Duada Allah’la kul arasına aracılar sokmak. Sözle ifade edildikten sonra İslâm Peygamberi’nin veya başka İslâm büyüklerinin mezarını ziyaret etmek üzere seyahat etmek. Kur’an veya sünnete dayanmayan fetvalar vermek. Mevlid Kandili gibi kandiller kutlamak. Çalgı (müzik) eşliğinde ibadet veya zikir yapmak.

İmam Birgivi, namazda okunan bir duanın bir kelimesinin bile yanlış okunmasının namazı bozduğunu söylemiş.

Şu sözler kendisine aittir:

“Bir Müslüman’ın bidatlerden kesinlikle sakınması gerekir. Halkın dini hayatını bidatler sarmış olsa bile o, bunlardan etkilenmemelidir. Ne yazık ki bugün sünnet diye sadece bazı şekil görüntüleri gündemdedir ve halk var gücü ile bunlara sarılmıştır.”

**

Üstteki bilgilerin tamamı İslami bilgileri paylaştıklarını belirten çeşitli internet siteleri taranarak yazılmıştır Ben hakkında genel geçer bilgilere sahibim ve Ödemişli eğitimci Tekin Açıkel’in sadeleştirdiği “Vasiyetname-i İmam Birgivi Hz. / Konevi Şerhi” kitabını da okudum ama yine de derleme gereği duydum.

Peki bunları neden derledim.

Laf başı geldiğinde yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’den bahsedilir ama ben Hz. Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Birgivi gibi İslam kültürünün önde gelen şahsiyetlerinin yazdığı kitapları okuyanların sayılarının çok az olduğunu biliyorum.

Bugünkü Türkçe ile Birgili İmam demek olan İmamı Birgivi’nin vasiyetini bile okumadan onu erişilmez bir kata çıkarmak sanıyorum bizim topluma has bir olaydır.

Doç. Dr. Muharrem Kaya’nın “İMAM BİRGİVÎ’NİN, BİRGİ DEDE’YE DÖNÜŞÜMÜ” adlı bir çalışması vardır. 2006 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Birgi’de düzenlediği Yaz Çalıştayı’na katılan Kaya’nın çalışması ilginç bilgileri içerir.

Ben bu yazıda, Birgivi ne demiş, onun kabrini ziyarete gelenler ne yapıyor diye sormayacağım. İsteyenler ilgili eserleri bulup okuyabilirler ki doğrusu budur.

Geçtiğimiz günlerde Küçükmenderes gazetesinde yer alan bir habere göre Ödemiş’te Birgivi İslami İlimler Fakültesi kurulmasının kararı alınmış. Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak fakültenin ‘dini düşünceye önemli bir katkı sunacak’ şeklinde konuşmuş.

Neden şimdiye kadar eserleri halkın anlayabileceği sade Türkçe’ye çevrilmedi anlayamıyorum ama bence, yapılacak ilk iş Birgivi’nin kitaplarının Arapça’dan günümüz Türkçe’sine çevrilmesi, Türkçe yazılanların da bugün konuşulan Türkçe’ye sadeleştirilmesi olmalıdır. Bana göre bunun yapılmamış olması da büyük bir eksikliktir.

Birgivi, “İnsanlar, doğruyu bildiği halde inkar etmekten uzak dursunlar” demiş.

Birgivi, namazda okunan bir duanın bir kelimesinin bile yanlış okunmasının namazı bozduğunu da söylemiş.

Birgivi İslami İlimler Fakültesi’nin Ödemiş’e ne kazandıracağını da başka bir yazıda değerlendirelim.

Bakmadan Geçme