OKUMADAN GEÇMEYİN!

Dünkü yazının devamı niteliğinde olan detaya başlamadan önce, o konuyu tekrar hatırlayalım. İyi ve kötülerden bahsediyorduk....

Dünkü yazının devamı niteliğinde olan detaya başlamadan önce, o konuyu tekrar hatırlayalım. İyi ve kötülerden bahsediyorduk. Ve Tanrı’nın insanları ruhlarında kötülükle dünyaya savurduğunu sanmıyorum diye de devam etmiştim.

Baksanıza yeni doğan o cennet kokulu bebeklere; kimler inanır onlardan bazılarının, sapık, psikopat, hırsız, arsız olacağını değil mi? İşte bütün bunlar yaşadığı ortamlar, alamadıkları eğitimler, sevgisizlik ve şefkatsizlik yüzünden oluyor. Diye devam edip, E bir de cinslerde (kız-erkek) etkili inanın. Diye dünkü yazımı sonlandırmıştım.

Bırakmıyorlar ki, eğitelim;

Hadi gelin şimdi bu “cins ayrım” meselesine bir bakalım. Geçenlerde öğretmen bir arkadaşımla görüştüğümde, oradan buradan sohbet ederken, “bu çocukların geleceği ne olacak, Nehir’cim” diye sordu. Dedim yaw benim sormam gerekirken bunu sana, hayır mı? Dedim.

Nehircim dedi, “iyi dinle beni lütfen; yıllardır o okul senin bu okul benim hem öğretmenlik yaptım ve bilirsin son oniki yıldır da müdür olarak devam ediyorum. Ben son yıllarda öğretmenlerin bu kadar saygısızlaştırıldığı, görevlerinin bu kadar değersizleştirildiği bir dönem daha görmedim. Çocuğa ne kızabiliyorsun, ne ders çalışmadığı, ödevi getirmediği için ceza verebiliyorsun. Ne de yüksek sesle ikaz edebiliyorsun. Çünkü ya seni kameraya çekip üzerine oynuyorlar sinirlerini germek için ya kendisi tehdit ediyor ya da en kötüsü aile gelip; sen benim çocuğuma nasıl kızarsın diye üzerimize yürüyor. İçler acısı durum yani anlayacağın.

Nasıl yani müdürüm dedim, öğretmenlerimizden birini dahi yolda gördüğümüzde yol değiştiren, ödevini elektrikler kesildiği zamanlarda bile gaz lambaları ile ertesi güne yetiştirmeye çalışan nesilden ve en fenası öğretmenlerden aileye bir söz bir laf gelecek diye öğretmenlerin el üstünde tutulduğu aile kavramlarından geldiğimiz noktaya bakın. Çok üzüldüm çok müdürüm dedim.

Seyret ki, erkek ve kadın olmayı öğren;

Sonra en kötüsü canım dedi, “çocuklar düşünmüyorlar, beyinlerini çalıştırma gereği duymuyor araştırmıyorlar. Her şeyi soruyorlar ve bir zerre dahi üzerine kendi fikirlerini koyacak zekâlarını çalıştırmıyorlar” dedi. Ve sonra ekledi, şükür ki kız çocukları erkeklere nazaran daha duyarlı ve sorumluluk sahibiler. Bir kız öğrenci topluma kazandırabilirsek ne mutlu bize diye de sözüne devam etti. Yıllarca eğitimciği nedeniyle ödülleri olan müdür arkadaşım.

Aman Tanrım! Tembel, düşünmeyen, seyrettiği saçma sapan dizilerle erkekliğin o olduğuna inanan ya da kızların kolay para kazanma yollarına meyil eden onlarca diziye heves ettiren televizyon bağımlısı, yorulmayan, ahlak, adalet duygusu gelişemeyen bir nesil ve işin daha vahimi Alzheimer Hastalığına davetiye çıkaran bir nesile ışık hızıyla gidiyoruz desene dedim. “ kullanılmayan organlar zamanla körelir” Unutmayınız! Vay ülkem Vah!

Bunlara özenelim, bunlara;

Allah aşkınıza, milletin çocukları beynimizin bilmem kaçını kullanıyoruz ama şunu nasıl arttırabilirimi konuşup bunun üzerinde bilimsel çalışmalar yaparken, bizimkiler de olanı nasıl olur da uyuturuza ve asalak yaşamaya çeviririze bakıyorlar.

Sonra da onlar Müslüman değil diye hadsizce reddediyoruz. E bu sahtecilik sonrası da onların buldukları arabadan, cep telefonuna, makineden yediğine hatta seyrettiğine kadar her şeyini kullanıp, iş dine gelince onları dinsiz ya da şu bu yedikleri haram diye yaftalıyoruz.

Sen genç beyinlere takkeler taktırıp, düşünmesine engel olan topluluk oluşturmaya çalışıyorsun, geleceğin cahillerini yetiştirmek adına, adı şu vakıf bu vakıf bu okul şu okul demeye gerek var mı? Durum aslında tüm Türkiye’deki okullarda hemen hemen benzeri şekilde. Ha bunu kendine dert edinip konuşan kahraman öğretmenlerimiz de var, lanet olsun bir an önce emekli olsam da kurtulsam bunlardan diyenler de.

Bilene bırak, bence;

Sevgili aileler, evlatlarınıza elbette sahip çıkınız. Elbette ezdirmeyiniz haksız yere ya da kendilerini korumalarını öğrensinler. Ancak elma ile armut u karıştırmayınız rica edeceğim. Okulda evlatlarınız için canla başla her sene değişen içi boşaltılan müfredata direnen onlarca kahraman öğretmenlerin hakkını yemeyiniz. Bırakın evlatlarınız bu keşmekeş hayat şartlarında, kendi kişiliklerini en sağlamından bulsunlar. Bilin ki bugün düşünmesine karşı çıktığın, koruduğunu zannettiğin evladın, yarın senin cellâdın da olabilir. Unutma!

Sevgi ve şefkati eksik etmezken, saygınlığı ve ahlak adaleti de hamurunda yoğurunuz (BENCE) e sonra onların 4 yaşındaki çocuğuna sanattan, kültüre, başka dilden, beynini geliştirecek her türlü aktivite icra ettiği sosyal medya sitelerinde ağzımız açık seyrederiz.

Seninki de; hala camiye dolarla yardım edersek, dolar arttıkça sevabımız da artar mı diye sorular sorar. Ahlaksızlık ve cahillik bunlara yataklık yapmayın lütfen. Keşke sokma akıl yedi adım gitse de (bu da anamın lafıdır (!)) en azından evlatlarımızın arkalarını korumaktan az biraz soluk alsak!

Bugünlük de bu kadar. Tanrı, yüreğindekini beyninde güzelleştirip, kelamını şiir tadına dönüştüren gerçek insanlarla karşılaştırsın inşallah.

Sevgiler

Bakmadan Geçme