Ödemişli Genç Mühendisten Türk Kültürüne Yenilikçi Yaklaşım
Atalarımızın mirası keçe, tarımsal inovasyonla buluştu
İzmirli Ziraat Mühendisi Burçin Gölcük, Orta Asya’dan 11. yüzyılda batıya göç eden Türkler tarafından diğer sanatlarla birlikte Anadolu’ya getirilen ve kıyafetten süs eşyasına kadar bir çok alanda kullanılan keçeyi, inovasyon kaynağı haline getirerek süs bitkisi üretiminde kullandı.
İzmir'de faaliyet gösteren bir Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'nde Süs Bitkileri Yetiştirme Sorumlusu olarak çalışan Mühendis Gölcük, işletmesinde yüksek maliyetlere neden olan yabani otla mücadele için Türk Kültürünün önemli öğelerinden biri olan keçeyi kullandı ve olumlu sonuç elde etti. Bir çok araştırmada farklı materyaller kullanılarak yapılan yabani otlarla mücadelede net bir sonuç alınamazken genç mühendisin yöntemi sonuç verdi.
Konuyla ilgili açıklama yapan Ziraat Mühendisi Gölcük, "İzmir süs bitkisi alanında Türkiye'nin öncü illerinden birisidir. İçinde bulunduğumuz Küçük Menderes Bölgesi'nde farklı çeşitlerde yılda 30.000.000 milyonun üzerinde süs bitkisi yetiştiriliyor ve çok ciddi bir ekonomik sektördür. Ancak süs bitkisi üreticiliğinde en önemli sorunların başında maliyetlerimizi aşırı yükselten ve ürün kalitesine etki eden yabancı ot mücadelesi gelmektedir.
Yabancı otlarla mücadelede ise malçlama yöntemleri kullanılıyor. Yani çeşitli materyaller ile bitkinin toprak üzerine çıktığı alandan itibaren 20 santimetrekarelik alanlar kapatılarak yabani otların çıkması engellenmeye çalışılıyor. Ancak malçlama kullanılan materyallerin kimyasal veya sentetik yapıları nedeniyle sulama ve güneş ışınları etkisinin çözündürmesi ile bitkinin gelişimine olumsuz etki edebiliyor. Öte yandan yine bu yapay malç maddelerinin bitkinin köklerine ışık ve su gitmesini önlediği için bitkinin gelişimine de engel olabiliyor.
Ben de bu nedenle hem doğayla uyumlu hem ısı, nem ve ışık geçirgenliği olan materyal arayışındaydım. Burada da doğa ile uyumlu yaşamanın en güzel örneği olan Atalarımızın yöntemlerini araştırdım.
Bu konuda da en iyi malzemelerden birinin keçe olduğunu öğrendim. Çünkü keçe hayvansal yünlerin, nem, basınç yardımıyla birbirlerine kenetlenmelerini sağlayarak oluşturulan dokudur ve tamamen doğaya uyumlu bir materyal. Bu nedenle denemeleri bu yöntem üzerinde yoğunlaştırdım. Keçe doğal yapısı sayesinde bitkiye çözünme kaynaklı hiç bir şekilde zarar vermediği gibi aynı zamanda nem ve ışık geçirilmesini sağlıyor. Çözünme durumunda toprağın dengesine de organik madde olarak karışıyor. Şuana kadar yaptığımız denemelerin tamamından olumlu sonuç aldık. Tabi ki çalışmamız şuan prototip aşamasında. Bu yöntemi sonraki süreçte daha geniş alanlarda uygulayarak olumlu sonuçlar alacağımıza ve bölgemizin sosyo-ekonomik açıdan en önemli sektörlerinden olan süs bitkisinde üretim maliyetlerinin düşmesine katkı sağlayacağımıza inanıyorum" dedi.
Keçenin Kökeni
Türk el sanatlarının en eski tekniklerden biri olan tepme keçecilik Orta Asya’dan 11. yüzyılda batıya göç eden Türkler tarafından diğer sanatlarla birlikte Anadolu’ya gelmiş, günümüze kadar ulaşmıştır.
Türklerin günlük yaşamında önemli bir yeri olan “keçe” sözcüğü, “kidhiz / kidiz / kiz / kiiz / kiyiz” şeklinde adlar almıştır. Kullanılan bu tekniğin ilk örnekleri Uygur dönemine ait örneklerde görülmektedir. Tepme keçe veya fabrikasyon olarak üretimi yapılan keçe yapımında, koyun yünü dışında tavşan, yünü, deve yünü, tiftik, keçi kılı da kullanılmaktadır.
Keçe sözünü Türkçe etimolojik olarak inceleyen araştırmacılar, bu kelimenin Batı Türkleri ile Oğuzlar arasında gelişmiş ve yayılmış olduğuna inanmaktadırlar. Türkçe’de, keçe sözüne ilk kez XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud’un Divân-ı Lügati’t-Türk adlı eserinde rastlanmıştır. Keçe kelimesinin, geçme-geçmek (kaynaşıp birleşmek anlamında) kelimeleri arasındaki bir ilişkiden dolayı kullanılmaya başlanıldığı düşünülmektedir.