• Haberler
  • ÖDEMİŞLİ BAŞBAKAN ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU

ÖDEMİŞLİ BAŞBAKAN ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU

 Geçen yılın son günlerinde, 27 Aralık 2013 Cuma günü, hemşehrimiz Şükrü Saraçoğlu için bir dizi etkinlik...

 Geçen yılın son günlerinde, 27 Aralık 2013 Cuma günü, hemşehrimiz Şükrü Saraçoğlu için bir dizi etkinlik düzenlendi. 

Önce Ödemiş Belediyesi’nin öz kaynakları ile inşa edilen Saraçoğlu Toplu Konutları’ndaki dairelerin sahiplerine teslim töreni ve toplu konut meydanındaki Saraçoğlu büstünün açılış töreni yapıldı. Saat 14.00’te, dışarıdan gelen misafirlerle birlikte Ödemiş Belediyesi Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi içersinde bulunan Şükrü Saraçoğlu anı odası gezildi.

Saat 15.00’te ise belediyenin yeni Nikâh Düğün Salonu ve Kongre Merkezi’nde Şükrü Saraçoğlu sempozyumu gerçekleştirildi.  Bu sempozyumda Fenerbahçe Spor Kulübü adına yönetim kurulu üyeleri Mithat Yenigün ve Metin Doğan, Efe Başvekil kitabının yazarı gazeteci yazar ve Tv programcısı Gürkan Hacır, Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi Müdürü Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof Dr. Engin Berber, yine aynı üniversiteden yüksek lisans öğrencisi Tülay Gül ve Şükrü Saracoğlu’nun yaşayan tek oğlu Yılmaz Saracoğlu ile torunu eski Merkez Bankası Genel Müdürü ve Devlet Bakanı Rüştü Sacoğlu konuşma yaptılar. Sempozyumu ben yönettim.  Sempozyum sonunda yaptığım konuşmayı tarihe not düşmek ve daha geniş kitlelerin bilgilenmesi açısından, Küçük Menderes gazetesinde yayınlamayı uygun buldum. Konuşma metninin geniş bir özeti aşağıdadır:

Ödemiş Belediyesi geçmişe bağlılık ve kadir bilirlik çerçevesinde önemli çalışmalar yapıyor. Geçen ay, Kasım ayında dünya çapında büyük bir sosyal bilimci Ödemişli Muzaffer Şerif’i bu salonda andık.  Onun anısına ondan fazla bilim insanının katıldığı ve iki gün süren bir sempozyum yapıldı.  Bugün de Ödemiş’ten yetişen devlet adamı Şükrü Saracoğlu’nu anıyoruz.  Ölümünden 60 yıl sonra onun adına bir toplu konut yaratılması, orada büstünün açılması ve şu anda bu salonda Şükrü Saracoğlu için bir anma sempozyumu düzenlenmesi çok önemlidir. 

Kentler sadece parkları, binaları, caddeleri ile değil yarattığı kültürler ve yetiştirdiği kişilerle önem kazanırlar.  Bu ilçeden yetişen, 27yıl kesintisiz milletvekilliği,  milli eğitim,  maliye, adalet,  dışişleri bakanlıklarından sonra başbakan olarak bu ülkeye hizmet eden ve daha sonra da TBMM başkanlığı yapan Saracoğlu’nun bir sempozyumla anılması takdir edilmelidir.  Ödemiş Belediyesinin bütün çalışanlarının ve belediye başkanımız sayın Bekir Keskin’in bu konudaki yakın ilgisi ahte vefanın güzel bir örneğidir.  Bu nedenle Ödemişliler olarak bu hareketi teşekkürle saygıyla karşılamalıyız. 

Şükrü Saracoğlu 1887 yılında Ödemiş’te Emmioğlu mahallesinde doğdu.  1909’da mülkiyeyi bitirdi.  İzmir vilayeti Maiyet Memurluğu’na tayin edildi.  Aynı zamanda İzmir Erkek Lisesinde Riyaziye (Matematik) dersleri vermeye başladı.  Daha sonra İzmir’de açılan İttihat Terakki Lisesi’nin müdürlüğü görevine getirildi.  1914 yılında Maliye okumak üzere Belçika’ya gönderildi.  Ancak 1. Dünya Savaşı patlak verdiği için eğitimini tamamlamadan geri döndü.  Daha sonra bu eğitimini tamamlamak üzere İsviçre’de Cenevre Üniversitesi’ne gönderildi ve orada Siyaset Bilimi ve Maliye okudu.

Yunanlıların Ege bölgesini işgal etmeleri üzerine yakın arkadaşı Kuşadalı, Mahmut Esat Bey ile birlikte bir İtalyan vapuruna binerek Kuşadası’na geldi.  Arkadaşı büyük devrimci Mahmut Esat Bey’le beraber Kuvayı Milliye çalışmalarına başladı.  Efelerle ve özellikle Demirci Mehmet Efe’nin yanında çalıştı. 

Şükrü Saraçoğlu 1919’un Aralık ayında Osmanlı Meclisi’ne İzmir mebusu olarak seçildi, ancak bu meclisin işgal altında olan İstanbul’da etkin bir görev yapabileceğine inanmadığı için İstanbul’a gitmedi. 1919-1922 arasında Ege bölgesinde Kuvayı Milliye çalışmalarını sürdürdü.  9 Eylül 1922’de Türk ordusunun zaferinden sonra Şubat 1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresi’ne çiftçi delegesi olarak katıldı. 

Bu arada Ödemiş Belediye Başkanlığı boşalmıştı ve 5 Mart 1923’te Ödemiş Belediye Başkanlığına seçildi.  Belediye başkanlığını 5 ay kadar yaptı ve 11 Ağustos 1923’te toplanan 2. Büyük Millet Meclisine İzmir Milletvekili olarak seçildi.  29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilanı ve 3 Mart 1924’te kabul edilen temel devrim yasalarının (Eğitimin Birleştirilmesi ve Hilafetin Kaldırılması) kabulünde etkin katılımda bulundu. 

1924 Anayasa tartışmalarında, Saraçoğlu’nu çok etkin bir biçimde Meclis çalışmalarına katıldığını görüyoruz. Bu konuşmamda bu gün, özellikle bu konu üzerinde durmak istiyorum. 

1921 Anayasası işlevini tamamlamıştı, Cumhuriyet ilan edilmişti, 3 Mart’ta Devrim Yasaları kabul edilmiş, Halifelik “ilga” edilmişti. Yeni devlet için, yeni bir anayasa gerekiyordu ve hazırlanan tasarı meclisin Anayasa komisyonunda tartışılıyordu.  Hazırlanan anayasa tasarısında Cumhurbaşkanlığının güçlendirilmesi isteniyordu.  Kuşkusuz Atatürk de bu tasarıya destek veriyordu. 

Cumhurbaşkanına verilen ilave yetkiler şunlardı: Mecliste kabul edilen kanunları “veto” etmek ve hükümetin görüşünü aldıktan sonra “Meclisi feshedip” seçimleri yenilemek gibi yetkiler…

Şükrü Saraçoğlu ve Mahmut Esat Bozkurt bu iki öneriyi desteklemiyorlar, kimseden çekinmeden karşı konuşmalar yapıyorlardı.

Bilindiği gibi bu iki Egeli arkadaş İsviçre’de üniversite üstü eğitim görmüşlerdi.  Şükrü Saraçoğlu siyaset bilimi, Mahmut Esat Bey de hukuk okumuşlardı. 

Şükrü Saraçoğlu, Meclis zabıtlarına geçen tarihi konuşmasında bu iki öneriye şiddetle karşı çıktı.  Meclis zabıtlarından aynen alınan aşağıdaki cümleler Saraçoğlu’nun ne derece sert bir eleştiri yaptığını göstermeye yeterlidir: Saraçoğlu şöyle diyordu:

“Bize tarih, hukuk ve ihtilaller açıkça gösteriyor ki bugün Millet Meclisi’nin kişiliğinde toplanmış olan haklarından hiçbir şey geriye doğru dönemez. Bunlar yalnız millet tarafından ve yalnız millete gitmek şartıyla Büyük Millet Meclisinin elinden alınabilir… Böyle olduğu halde, veto, seçimlerin yenilenmesi kelimeleri altında saklanan fesih hakkını milletten başka herhangi bir başa veya birkaç başa vermek gericiliktir efendiler.“

Saraçoğlu burada açıkça 1924 Anayasa tasarısında cumhurbaşkanına verilen geniş yetkilere karşı çıkıyordu.  Bir bakıma Atatürk’e bir ‘direniş’ söz konusuydu. Çünkü Saraçoğlu açıkça, tarih ve hukuk ilmi ve ihtilaller meclislerin kişiliğinde toplanmış olan hakların geriye alınamayacağını; bunların ancak millete geri verilebileceğini; veto ve seçimlerin yenilenmesi gibi meclisi fesih hakkının bir kişiye veya birkaç kişiye verilemeyeceğini belirtiyordu.

Bu açık karşı çıkışlar üzerine anayasa komisyonu başkanı Yunus Nadi bey, Çankaya’ya giderek bu konularda Atatürk’e bilgi verdi.  Şükrü Saraçoğlu ve Mahmut Esat Bey’in, Cumhurbaşkanına verilmesi düşünülen “veto” ve “Meclisi fesh” etme yetkilerine karşı çıktıklarını belirtti.  Bu iki genç milletvekilinin meclis çoğunluğunu etkilediklerini anlattı. 

ATATÜRK ÇANKAYA’YA ÇAĞIRIYOR

Atatürk, Saraçoğlu ve Mahmut Esat beyi Çankaya’ya davet etti.  Bu iki genç Kuvayı Milliyeci, aslında Atatürk’ü çok seviyorlardı! Onu saygıyla dinlediler.  Ancak kendi görüşlerini de korkmadan ve özgürce açıkladılar.  Böylesi yetkilerin Cumhuriyet ve Demokrasi ilkelerine aykırı olduğunu Dünya anayasalarından örnekler vererek anlattılar.

Ertesi gün Yunus Nadi heyecanlıydı.  Sonucu öğrenmek istiyordu.  Aslında bilgili ve yetenekli bu iki genci de çok seviyordu. Tereddüt etmeden Çankaya’ya gitti. Yüzünde korku ve endişe egemendi.  Atatürk’te sinirlilik ve sertlik yerine yumuşak bir yaklaşım görünce rahatladı. Atatürk Yunus Nadi’ye şunları söyledi: “Saatlerce görüşlerimizi açıklayıp tartıştık. Onları biraz da sıkıştırdım. Ama gençleri ikna edemedim. Fakat bu iki gençle görüşmeden çok memnun kaldım. Türkiye’nin egemenliğine, özgürlüğüne sahip çıkan, hukuka saygılı, sağlam, dirençli, bağımsız ruhlu genç siyasetçilere ihtiyaç var.”

Yunus Nadi Bey bu görüşmeden çok memnun kaldı.  Açıkça Atatürk’le bu gençler arasında bir çatışma çıkmasından korkuyordu. 

Meclisin feshi yetkisini ön gören anayasanın 25. maddesi 23 Mart 1924’te oylamaya sunuldu, üç oya karşı 127 oyla bu madde reddedildi.  Meclisten geçen kanunların veto edilmesi yetkisini ön gören 35. madde ise yumuşatıldı ve “10 gün içinde yeniden meclise gönderilir” biçiminde düzenlendi.

DİKTATÖRLÜK

Bu olay, iki noktayı ön plana çıkarıyor:

1.’ si Mahmut Esat bey ve Şükrü Saraçoğlu’nun bilgiye dayalı cesaret ve dik duruş sergilemeleri. Hiçbir korkuya kapılmadan düşüncelerini açıkça Meclis kürsüsünden ifade etmeleri ve Çankaya’da bu düşünceleri Atatürk’ün önünde savunmaları. 

2. nokta Atatürk’ün kendi görüşlerinin karşısında olan bu fikirleri açıkça dinlemesi ve sonunda bu düşünceleri kabul etmesi.

Atatürk’e diktatör diyorlar.  Böyle diktatörlük mü olur?  Kendi makamı için yetkiler konulan bir diktatör bu yetkilerden vazgeçer mi? 

Atatürk’e diktatör diyenler ya cahildir, yakın tarihi bilmiyorlardır, ya da kötü niyetlidirler.

Bu konuda Meclis zabıtlarına geçen konuşmasıyla Saraçoğlu’nun henüz genç bir milletvekili olarak gösterdiği etkinlik ve cesaret takdir ve saygıyla anılmalıdır.  1924 Anayasa tartışmalarındaki bu tavrı ile Saraçoğlu Şükrü bir devlet adamı olduğunu kanıtlıyordu.

Zaten bu Anayasa tartışmalarından 8 ay sonra 22 Kasım 1924’te kurulan yeni hükümette iki genç İzmir milletvekili bakanlık koltuğuna oturuyorlardı.  32 yaşında Mahmut Esat Bey Adalet Bakanı ve 38 yaşında Saraçoğlu Şükrü bey Milli Eğitim Bakanı.

Ödemiş sadece tarımsal üretim verimliliği, güzel tarlaları ve yaylaları ve parkları ile değil yetiştirdiği değerlerle de çok önemlidir.

Bakmadan Geçme