Ödemiş'in oturma odası!

'Oku baban gibi eşek olma' sözündeki ince espriyi hepimiz biliriz. Cümlede, virgülü yanlış yere koyarsanız babayı...

‘Oku baban gibi eşek olma’ sözündeki ince espriyi hepimiz biliriz. Cümlede, virgülü yanlış yere koyarsanız babayı eşek yerine koymuş olursunuz.

Cümlenin doğru yazılışı ‘Oku baban gibi, eşek olma’ şeklinde olmalıdır.

‘Oku, baban gibi eşek olma’ şeklinde yazar buna göre vurgulu okursanız muhatabın babasını eşek yerine geçirirsiniz.

Yeri gelmişken semerci ustası ile eşek öyküsünü hatırlatalım:

“Köyün birinde yaşlı bir semerci ustası varmış. Semerci Bekir usta bir gün gelmiş ölmüş. Tüm eşekler köy meydanında toplanıp, Bekir ustanın ölümüne sevinerek, tepinip oynamaya başlamışlar. Yaşlı bir pir eşek bu çılgınca sevinenlere katılmamış, duvar dibinde düşünmeye başlamış. Çılgınca sevinen eşeklerden biri ona yaklaşıp şöyle demiş:

– Haberin yok herhalde, semercimiz öldü. Neden bu sevincimize katılmıyorsun? Artık sırtımız yara bere olmayacak, artık semer takmayacağız!

– Öyle mi sanıyorsunuz!

– Semerci olmayınca artık sırtımıza semer yapılmayacak, kırda bayırda istediğimiz gibi dolaşacağız…

Yaşlı pir eşek acı acı gülümsemiş:

– Şaşarım aklınıza… Bugün sevinçle tepineceğinize, aslında yas tutmalısınız. Bekir usta iyi kötü sırtımızın ölçüsünü biliyor, bizi rahatsız etmeyecek semerler yapmaya çalışıyordu. Yarın bir acemi semerci getirirler, sırtınız yaradan kurtulmaz. İyisi mi siz semerciden değil, eşeklikten kurtulmanın yolunu arayın. Eşek kaldıkça, sırtınıza bir semer yapan bulunur.”

Herkes kendine göre bir hisse çıkarabilir bu kıssadan. Ben ‘başımızdaki semercilere razı olalım’ mesajı çıkarmıyorum örneğin…

**

6 Kasım 2017 tarihli bir habere göre İstanbul’da Kadıköy-Beşiktaş vapurundaki yüzlerce yolcudan Merve Ulus, 20-25 dakikalık o sefer sırasında kitap okuyan birkaç kişiden birisi imiş. İstanbul vapurları kitap okumak için belki de en konforlu toplu taşıma aracı imiş.

30 yaşındaki doktora öğrencisi Ulus, önünde engel bulunmadığı her ortamda okumaya çalıştığını anlatmış muhabire: “Okuma alışkanlığım ailemden geliyor. Hem annem hem babam hem de dedelerim, hepsi kitap okumayı bana küçük yaşta öğreten insanlar oldular. Benim çevremde kitap okunuyor, arkadaşlarım da okuyor” demiş.

Haberde belirtildiği gibi araştırmalar, Merve Ulus gibi okuyucuların Türkiye’de çok az olduğunu ortaya koyuyormuş. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2016’da yayınladığı verilere göre, Türkiye’de kitap okumaya kişi başına ayrılan süre günde yalnızca bir dakika imiş. Buna karşın, televizyon izlemeye 6 saat, internete 3 saat harcanıyormuş.

Türkiye’de düzenli kitap okuyanların oranı neredeyse binde bir imiş. Bu oran, en fazla kitap okuyan ülkelerin başında gelen İngiltere ve Fransa’da yüzde 21, Japonya’da yüzde 14, ABD’de yüzde 12 civarında imiş.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) verilerine göre de Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86’ncı sırada imiş ve yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoride yer alıyormuş.

Çocuk kitapları yazarı ve eski gazeteci Hakan Bayhan, “İktidarların okuyana, yazana karşı bir öfkesi vardır. Bütün siyasi argümanlarında, söylemlerinde bunu kullanmaya çalışırlar ve bunu kullanırken de tabanlarına yayarlar. İnsanlar artık kitap okuyana, kitap yazana, kitapla ilgilenene farklı bakmaya başladı.” diyor.

Sebahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı da okuma oranı arttıkça kendisine afakanlar bastığını söylemiş ve cahil, okumamış halka daha çok güvendiğini belirtmişti. Katıldığı bir TV programında Türkiye’deki en tehlikeli kesimin üniversite mezunları olduğunu iddia eden Arı, ülkeyi ayakta tutacak olanların okumamış cahil halk olduğunu iddia etmişti

“Çocuklar rol model olarak anne-babalarını örnek alır” diyor yazar Bayhan. Ve ekliyor: “Siz televizyon seyretmek, telefonunuzla ilgilenmek gibi başka şeylerle uğraşıyorsanız, çocuklar da aynısını yapar. Eğer hakikaten okumasını istiyorsanız, iyi bir insan olması için, bu dünyayı anlaması için, adalet duygusunun gelişmesi için kitap en önemli araçlardan biri. Ancak, bu alışkanlığı kazandırmanız için önce kendinizin okuması lazım.”

**

Ödemiş’te geçtiğimiz hafta bir kitap fuarı düzenlendi. İnanın bu yerin fuar alanı olarak tahsis edilmesi için ciddi çaba sarf edildi. Fuar bahçede çadır fuar oldu ama hiç olmazsa gelecek yıllar için umut vaad etti.

Başta kaymakamlık olmak üzere, Belediye, Milli Eğitim ve Kütüphane, ilçedeki kitapçılara destek verince ortaya güzel manzaralar çıktı. Emek ve destek verenlere teşekkür etmek gerekir.

Ödemiş’in orta yerinde ne bir sergi yeri var ne de buna benzer küçük çaplı kapalı bir fuar alanı.

Neden orta yerinde dedim. Çünkü tüm okullara eşit uzaklıkta. Merkezde. Yürüyerek gelme olanağı var. Vatandaşların da gelip geçerken ‘burada ne oluyor’ deyip meraklanmaları söz konusu.

Hani, anamız-babamız gibi okusak, eşek olmasak. Ve eşeklik yapmamak için okumaya önem versek…

Ve diyorum ki bu Ödemiş’in en merkezi yerindeki bu yüksekokul binası bundan sonraki bu tür etkinliklere ev sahipliği yapsa…

Bilirsiniz, evlerimizde oturma odaları vardır ya bir misafir bekler hep… Temiz tutulur!

Bu görkemli yüksekokul binası da böyle Ödemiş’in oturma odalığından kurtarılsa da kültür etkinliklerine ev sahipliği yapsa…

Kültür ve sanat, ulaşılabilir ve ucuz olmalı ki herkes heves etsin.

Eşeklik etmeyen pir eşeklerden özür dilerim.

Bakmadan Geçme