O öğretmenlere
Öğretmenlerim, Ellerinizde büyüdüm. Bazen yolda karşılaştığımız zaman şaşkın bakışlarınıza maruz kaldığımı hissedebiliyorum. İçinizden “Ne kadar da...
Öğretmenlerim,
Ellerinizde büyüdüm.
Bazen yolda karşılaştığımız zaman şaşkın bakışlarınıza maruz kaldığımı hissedebiliyorum.
İçinizden “Ne kadar da büyüdün, iş güç sahibi oldun. Çocuktun, kendi ayakları üzerinde duran, mücadele veren bir kadın oldun” dediğinizi duyabiliyorum.
Hatta bazılarınızın gözlerimin içine bakarken geçmişe yolculuk yaptığının da farkındayım.
Hepinizle aram iyidir. Eğer biriniz bile beni okuyorsanız bugünlere gelmemde emeklerinizin çokça olduğunu bilin. Birçoğunuzun sayesinde cesareti öğrendim ben. Hakkımı aramayı öğrendim. Doğru olmayı öğrendim. Dürüstlüğü bu dünyada hangimiz ne kadar becerebiliyorsak ben de o kadar dürüst olmayı öğrendim. Sevmeyi, sevilmeyi, saygıyı öğrendim sizden.
İlkokul öğretmenim, Sayın Mahmut Öğretmenim, ne zaman yolda karşılaşsak hala minicikken sarıldığı sıcaklıkla sarılır, “Ne yapıyor benim Ece kızım?” der bana. Ortaokulda kısacık zaman bir arada olsak da unutamadığım Zeliha Öğretmenimi gördüğümde kendi yazdığım şiirleri sınıfta kendime güvenim tastamam okuduğum günler gelir aklıma. 23 Nisan’da sınıfımdaki arkadaşlarımla güle oynaya sınıfı süslediğimiz resimler düşer zihnime. Lisede verdiği sözü tutmayınca o sözünü hatırlattığımda bana ”Seni disipline vereceğim, uzaklaştırma alacaksın” tehditleri savuran resim öğretmenime baş eğmeyince, “Aferin sana. Hep böyle güçlü kal. Emin olduğun doğrularından sakın vazgeçme” diyen Mustafa Öğretmenimi gördüğümde göğsüm kabarır hep. Yine lisede ilk edebiyat dersinde “Gezdim Halep’i, Şam’ı ettim ilmi talep meğer ilim en geride imiş illa edep illa edep…” diyen Ali Öğretmenim, sizi de sığdıramam yere göğe. Bekir Öğretmenim, bir yöneticinin olması gerektiği gibiydi disiplininiz. Geleceği öngörür gibi baştan sıkı tutmaya çabaladınız ipleri. Küçüktük, anlamadık belki ama bir kravat takmadı diye eve gönderdiğiniz o insanlar, iyi yerlerde şimdi. Ailesi okulu basıp, “Benim çocuğuma böyle davranamazsın” diyen velilerin kıymetli evlatlarına bakıyorum da… İçi boş şişirilmiş balon gibiler! O zamanlar ”Öğretmenim”, şimdilerde ”Hocam” diye seslendiğim canım Bekir Hocam ve beni hatırlayan, yüreğinde ufacık da olsa benimle alakalı anılar barındıran diğer hocalarım! Arkanızdan koşup ayakta iki kelam sohbet etmek, nasıl kıymetli sizinle. Ne güzel anılarla, anılarımızla dolu, canım çocukluğum.
Bunları neden anlattığım ikinci kısma gelelim öyleyse.
Dün Atatürk İlkokulu’nda İlköğretim Haftası’nı kutladık. Bir sürü minik yüreğin içinde bir tane delikanlı, efe oyunu oynayan hocasının arkasında sırasının önünden biraz taşıp onu taklit etmeye başladı. Birkaç dakika sürdü bu taklit işi. Kollarını açıp hocası ne yaparsa aynını yapmaya çalıştı. Bir ara çevreme baktım, millet onu izlemeye başlamış. Öyle masum, öyle saf ki… Tahminim birinci sınıf. Minnacık kollarını, ufacık ellerini, çırpı bacaklarını ısırası geldi herkesin eminim.
“Eee neden anlatıyorsun?” diyeceksiniz.
Kadın öğretmen tuttu kolundan, itti miniği arkadaşlarıyla törenin bitmesini beklediği sıranın arkasına. Miniğimin gücüne gitti, yüzü düştü. Enerjisi kayboldu. Cesaretini, kendini gösterme çabasını, güzel kalbini, masum hareketlerini hiçe sayıp ‘herkesleştirdi’ yavrumu oracıkta.
O kadın öğretmene sesleniyorum:
Atatürk İlkokulu’nda kaçı kadındır öğretmenlerin bilmem. Kendisi, yaptığının farkında mıydı onu da bilemem.
Ama bir şeyi çok iyi biliyorum!
Yukarıda isimlerini zikrederek anlattığım öğretmenlerim, benim hayatıma bir noktada dokunup kişiliğime bürünmemde emeği geçen insanlar. İnanın bana, yaşadığım tek kötü anıyı dahi hatırlamıyorum ben.
O çocuk, belki de ilk kez kendini keşfediyordu dün. Geleceğinde sahnelerde olmak istediğini düşünüp cesaret etti belki de oynamaya. Biraz öne çıktı ve ne gördüyse onun aynısını yapmaya heves etti. Belki de ilk defa kendini aşmak istedi küçüğüm. Koca kalabalığın içinde bir kez olsun var olduğunu göstermek istedi. Dünyalar güzeli yüreğini, taşıdığı benliğini herkes bilsin istedi. Birileri onun önünü kapasın değil, yüreklendirsin istedi.
Öğretmenler!
”Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” diyor ya Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk,
Sağda solda duyuyorum. Bazılarınız yakınıyor yeni nesilden.
Bilin istiyorum;
Bazı hususlarda arkasından alkış tutmak yerine elinizin tersiyle itip herkesleştirdiğiniz,
Dünyasını anlamlandırmaya çalışmadığınız,
Yüreklendirmek yerine ekarte ettiğiniz,
Var etmek yerine yok ettiğiniz,
Konuşturmak yerine susturduğunuz
Nesil bu!
Bakmadan Geçme





