Nükleerin Alternatifi Güneş Enerjisidir

Çeyrek yüzyıldır tanışıyoruz. Mersin-Anamur'da yazlıkları var. Kızları, ısrarla o yazlığı sattıracak. Ege'den bir yazlık aldıracak. Nedeni,...

Haber

Çeyrek yüzyıldır tanışıyoruz. Mersin-Anamur’da yazlıkları var. Kızları, ısrarla o yazlığı sattıracak. Ege’den bir yazlık aldıracak. Nedeni, Mersin-Akkuyu Nükleer Santrali. Çernobil faciasını ANAP döneminde yaşadık. Sorumlu(!) bakan, televizyonlarda karşımıza çıkıp “Radyasyon yüklü bulutlardan etkilenmedi” diyerek çayını yudumlamış, ülkedeki laboratuarlarda gıdaları radyasyon bulaşmış mı diye tahlil ettirmek engellenmiş ancak Cumhuriyet Gazetesi’nden Semra Soner, Berlin’de bunun var olduğunu laboratuar bulgularıyla kanıtlamıştı. Ancak öyle öğrenebilmiştik gerçeği. Radyasyon yüklü bulutlar Türkiye’ye gelmiş, radyoaktivite yaymıştı. Ardından öncelikle Karadeniz bölgemizde olmak üzere yaygın biçimde kanser vakaları görülmeye başlanmıştı. Sesi ve özgün tavırlarıyla toplumda yer etmiş Hopalı sanatçı Kazım Koyuncu, kanserle savaşı kaybetmişti gencecik yaşta. Babasının kanser nedeniyle ölümü üzerine Volkan Konak’ın yazdığı ve söylediği “Cerrahpaşa” şarkısı, başka bir tanıklıktır. Acı bir çığlıktır!

Sanırım bu kadarı yeter de artar nükleer enerjinin zararlarını anlatmaya.

Bu kez örneğimiz Ukrayna’dan. Slavutych, Kuzey Ukrayna’da küçük ve ülkenin en genç kenti. Sovyet döneminde inşa edilen son kent. 1986’da Çernobil felaketi, konut krizi yaratıyor. Kent kurulurken zemini iki metre kalınlığında kirlenmemiş toprakla kaplanıyor zorunlu olarak. Sekiz Sovyetler Birliği cumhuriyetinden mimarlar geliyor. Modern mimarinin geleceğinde başvurulabilecek bir “21. yüzyıl kenti” planlıyor. Her bir mimar, kendi başkentini örnek alarak bir semt yaratıyor. Sonuç, özgün mimarinin bir örneği oluyor. Slavutych’ın ilk sakinleri, felaketten kısa süre sonra geliyor. Çernobil’in kirlenmiş bölgelerinden kaçan mülteciler. Çoğunlukla nükleer enerji santralinde çalışanlar ve onların aileleri. Ayrıca yakınlardaki kasabaların sakinleri. Birçoğu hâlâ çalışmakta.

Slavutych’ın ekonomik ve sosyal durumu, her zaman nükleer enerjiye bağlı olmuş ama bunu tersine çevirmek isteyen bir grup kentli çıkıyor, yerel güneş enerjisi kooperatifi kuruyor. “Solar Town” (Güneş Kasabası) projesini kurguluyor. Proje Müdürü Andrij Zinchenko, o günleri şöyle anlatıyor:“Belediye Başkanı Yuriy Fomichey ve diğer yerel liderler, girişim konusunda oldukça destekleyiciydiler. Nükleer kentimizi baştan inşa etme ve yeni kalkınma seçenekleri getirme fikrimizi sevdiler.” “Solar Town” projesiyle üç güneş enerjisi santrali kurulacak, ürettiği enerjiyi özel bir fiyattan ulusal elektrik şebekesine satacak. Santrallerin sahibi Slavutych sakinlerinden ve Ukrayna’nın her tarafından diğer yatırımcıların oluşturduğu yerel kooperatif. Bölgesel Kalkınma Ajansı aracılığıyla şehrin kendisi de kooperatifin bir ortağı.

Projeye ekonomik kalkınmayı teşvik ederken kazandıklarını topluluğa geri vermeye istekli, temiz enerji uzmanları, avukatlar ve iktisatçılardan oluşan küçük bir grup önderlik ediyor. Kooperatifleri hâlâ devam eden bir kitlesel fonlama kampanyası başlattı. İlk iki hafta boyunca Slavutych’ın sakinlerine diğer herkesten önce katılma fırsatı verildi. “Solar Town” ekibi tarafından tahmin edilen 175 bin ile kıyaslandığında 135 bin Euro civarında para yatırıldı. 2019’un ekim ve kasım ayları arasında güneş enerjisi kooperatifi, belediyenin kiraladığı (4590 m2 kullanılabilir alana) üç çatıya 200 kW kapasiteli güneş paneli kurdu ve onları yerel şebekeye bağladı. Bu iş için kentin en değerli kaynağı olan son derece nitelikli iş gücünün yardımına güvendiler. Her kooperatif ortağı, 2030’a kadar yatırılan her 1000 Euro için 140 Euro civarında bir kâr payı alacak fakat tüm bunlar, sadece parayla ilgili değil. “Solar Town”, yerel kalkınmaya da sadık kalıyor. Yönetmeliği uyarınca kooperatif, her yıl yıllık gelirinin %5’ini yerel projelere kaynak sağlamak için bağışlayacak! “Solar Town”un enerji santralleri küçük ama yerel topluluğa Slavutych’ın iş gücü için başka seçeneklerin olduğunu gösterdi. Yerel güneş enerjisi kooperatifi sayesinde kentin önünde şimdi parlak bir gelecek var!

Ülkemize dönelim şimdi. Makine Yüksek Mühendisi Evren Özgür, “Türkiye’de Güneş Enerjisi” başlıklı araştırmasına şöyle başlıyor:“Türkiye’nin mevcut konumu, güneş enerjisi potansiyeli bakımından çok verimlidir. Türkiye’nin Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlası’na (GEPA) göre, yıllık toplam güneşlenme süresinin 2.737 saat (günlük 7.5 saat), yıllık toplam güneş enerjisinin 1.527 kWh/m2 (günlük 42. kWh/m2) olduğu yespit edilmiştir. Mülga (kaldırılmış) Elektrik İşleri Etüd İdaresi tarafından teknik kapsitesi 405 milyar kWh/yıl, ekonomik potansiyeli 380 milyar kWh/yıl olarak tahmin edilen güneşe dayalı elektrik üretim kapasitesine sahiptir.”

Sonuç olarak: Nükleer bizim neyimize! Güneş tepemizde ısıtıyor. Bir de enerjisini toplasak. Ulusal çapta politikalar ve uygulamalarla ne doğalgaza ne petrole ne de nükleere muhtaç olMAsak! Kentlerimizin çatıları, tarım yapılmayacak kayalık alanlar güneş panelleri/tarlaları ile donatılsa! İşletmesi de Slavutych kenti örneğinde olduğu gibi kooperatiflerle yapılsa!

Fena mı olur? Ne dersiniz?

 

NOTLAR:

– Sara Giovannini’nin 10 Aralık 2019 tarihinde Energy Cities’de yayımlanan “Slavutych, Ukraine – The community energy story you need to hear!” başlıklı yazısından Murat Soysaraç tarafından çevrilmiştir.

– https://sosyalekonomi.org/slavutych-topluluk-enerjisi-hikayesi/Erişim:07.11-13:06

– Evren Özgür, Türkiye’de Güneş Enerjisi Potansiyeli (www.mmo.org.tr, Erişim:23.03.2021-22:52)

 

Bakmadan Geçme