'Nerede bu bilinçli ve örgütlü üretici!'
Karpuzla ilgili yazdığım bu kaçıncı yazı bilmiyorum ama pazartesiye karpuzla başlayalım. 'Eğer pazartesi sendromunuz varsa sabah...
Karpuzla ilgili yazdığım bu kaçıncı yazı bilmiyorum ama pazartesiye karpuzla başlayalım.
“Eğer pazartesi sendromunuz varsa sabah karpuzla güne zinde başlayabilirsiniz”
Üstteki tırnak içinde verdiğim cümle, yazıya başladığımda aklıma geldi. Yani bana ait. Test etmeye gerek yok sanırım, deneyin…
Bilimsel yazılara baktığımızda yüzde 90’ı sudan oluşan karpuz, vücudumuzun sıvı ihtiyacını karşılarken yüksek miktarda içerdiği vitamin ve mineraller sayesinde kalp sağlığını korumadan kas ağrılarına, cildi gençleştirmeden saçları güçlendirmeye kadar pek çok fayda sağlıyormuş.
Peki, böyle ise biz neden bu meyveden yeterince yararlanamıyoruz?
Ben kendimce iki yanıt yazayım:
1- Daha uzun raf ömrü olsun diye yapılan kabak aşılı karpuzların damak tadımızı bozması.
2- Pazardan aldığımız karpuzların tatsız çıkması.
Geçtiğimiz hafta yazdığım bir yazıda karpuz suyundan yeterince yararlanamadığımızı ve ısrarla çay suyu içtiğimizi söylemiştim.
Okumayanlar için hatırlatayım: Koruk ve karadut gibi karpuzun da suyunun çıkarılıp içilebileceğini söylemiştim. Hem de taze taze…
Karpuz, düşük kalorili olmasının yanı sıra tok tutan özelliğe sahip olduğu için zayıflamaya da yardımcı oluyormuş. Şeker oranı yüksek olması nedeniyle porsiyon miktarına dikkat etmek gerekiyormuş. Ama uzmanlar, yine de aşırı tüketim konusunda ve şeker duyarlılığına karşı uyarıyorlar.
Karpuz tüketirken yanında bir dilim peynir gibi bir protein kaynağı tüketmek de kan şekeri dengesinin daha kolay kontrol edilmesini sağlıyormuş.
Karpuz, kanser riskini azalttığı gibi kalp sağlığını korumaya da yardımcı imiş.
Kas ağrısını hafifletir, cildi gençleştirirmiş. Saçları da güçlendiriyormuş.
Karpuz çekirdeğinin faydaları da en az karpuz meyvesi kadar ün salmış.
Şimdilerde unutulsa da eskiden karpuz çekirdekleri kavrulup yenirdi. Karpuz çekirdekleri, bazı besin maddeleri ve antioksidanlar açısından da zengin imiş. Ben ezmeden, olduğu gibi yerim.
Okuduğum yazılara bakılırsa uzmanlar, karpuz çekirdeklerini yemenin tamamen güvenli olduğuna ve genel sağlık için çok iyi olabileceğine karar vermişler.
Şimdi karpuzun yararlarını geçip konumuza gelelim.
Yıllardır yazar çizeriz: Ödemişli karpuz üreticisi, ne yazık ki halinden hiç memnun değildir. Bir gazeteci gördüğünde de elindeki karpuzu yere atıp “Nerede bu devlet, nerede bu millet?” diye bağırası gelir.
Biliyoruz, üretici sahipsiz. Üretici, alıcının ürettiği karpuza hemen gelmesini ister. Başka şeyler de ister… Başta diyorum ki üretici, öncelikle örgütlenecek ve pazar araştırması yapacak. Sonra iyi tohumlardan yeni ürünler elde etmesini öğrenecek.
Ve karpuzu toptancı pazarına getirmeyecek.
Peki ne olacak?
Toptancı karpuz alıcısı, tarlaya gidip beğenecek ve ertesi günü istediğini kırdıracak. Alıcı gelmezse kimi olgunları kendi kırıp varsa üstü örtülü, serin bir yerde korumaya alacak. Hadi diyelim ki hiç gelmedi! O zaman pazara getir götür yapmadan hayvanlarına yem yapacak.
Karpuz üreticisi, toptancı pazarına geldiğinde zaten idam fermanını imzalamış demektir. Pazarda iki üç gün beklemek, ölüm demektir. Kilo kaybıdır; içinin geçmesi demektir.
Geçtiğimiz yıllarda yaptığımız bir haberde tarlada satılmayan karpuzlarını delip erik ağaçlarının diplerine su diye veren üreticinin zarardan karını anlatmıştık.
Şimdi, “Nerede bu devlet, nerede bu millet!” demeden, “Nerede bu bilinçli ve örgütlü üretici!” diye sormayalım mı!
Not: 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 15 Temmuz 2016, halk iradesine yapılan demokrasi dışı darbelerdir. Çok insanımızın hayatı kararmıştır.
“Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir”
Bakmadan Geçme





