Ne yazsam diye düşünürken…
Cumhuriyet kutlamaları sona erdi… Cumhuriyet'i yazdım… İki askerin donarak hayatını kaybetmesini yazsam her şey ortada… Andımız...
Cumhuriyet kutlamaları sona erdi… Cumhuriyet’i yazdım…
İki askerin donarak hayatını kaybetmesini yazsam her şey ortada…
Andımız tartışmaları deseniz, uzun ve sıkıntılı bir konu…
Hadi hepsini birleştirelim de fener alaylarını yazarak günü kurtaralım bari…
Ödemiş’in en büyük dış mahallesi Kaymakçı’da yaklaşık 15 yıldan bu yana halkın kendi gücü ile yapılan fener alayı biliyorsunuz Atatürkçü Düşünce Derneği’nin girişimleri ile birkaç yıldır çevre mahallelerde de yapılmaya başlandı. Ödemiş Belediyesi de her yıl düzenli olarak yaptığı fener alayını bu yıl iptal etti. İptal etti derken belki de yapmadı. Neden yapıyordu neden vazgeçti bilemem. Ama ulus ya da toplum olarak artık bu tür bayramların tadının kaçtığını söylesem bana katılır mısınız onu da bilemem.
Şöyle yukardan bakmak gerekirse ‘Andımız’ konusu, daha hoşgörülü ve demokratik bir ortamda değerlendirilebilirdi. Kaldırıldı ve geri geldi derken toplum ikiyi bölündü. Biliyorum ki bu konuda herkesin fikrindeki ile zikrindeki aynı değil. Andımız şiirinin İstiklal Marşı’ndan ne farkı var diye sorsanız bence kimse belirgin ayrılık çizgileri gösteremez… Ee o zaman bu tartışma niye!
Arnavut bir aileden geldiği bilinen Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı İstiklal Marşı ile Atatürk’e bile tavır alabilen Rodos doğumlu Reşit Galip’in Andımız şiirini okullarda okumak arasında nasıl bir fark görülüyor anlamak mümkün değil.
Mehmet Akif’in de Cumhuriyet’in ilanından kısa bir süre sonra Mısır’a gittiğini ve 10 yıl sonra döndüğünü biliyorsunuz.
Bilirsiniz, Türkçülüğün Esasları kitabının yazarı Ziya Gökalp de Diyarbakır doğumludur. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Türkçe’nin sadeleşmesi çalışmalarını yürüten ekibin başında olan Agop Dilaçar’ın Ermeni olduğunu da adından çıkarırsınız.
1920’lerde bir kurtuluş savaşı vermişiz. Kim vermiş? Anadolu’yu yurt edinenler… Türkler, Araplar, Kürtler ve Ermeniler… Hem içinde olmuşlar hem dışında… Gidin bakın Çanakkale’deki şehitliklere… O zaman kimse sen şusun, sen busun dememiş ise neden bugün biz hala bunları tartışmak durumundayız.
900’lerde yaşamış Hallac-ı Mansur’un “Enel hak” sözü ile 1300’lerde yaşamış Yunus Emre’nin “Benim kâbem insandır” sözlerini bile hala anlamış değiliz. Yunus’un eğri-doğru odunlarını biliriz de felsefesi hakkında bilgi kıtlığı içinde yaşarız…
Nereye bağlayacağım:
Geçmişe takılmayalım; geleceğe bakalım.
Geçmişi unutmayalım, geleceği kuralım.
Kaymakçı’daki fener alayına katıldım. Gayet coşkulu idi. Özellikle kadınların katılımı ve coşkusu görülmeye değerdi. Programı düzenleyen başta öğretmen arkadaşımız Tuncay Ünsal’ı ve Kaymakçılı gençleri canı gönülden kutluyorum. Coşkulu geceyi türkü ve marşları ile zirveye çıkaran öğretmen arkadaşlarımızı ve Kaymakçılı genç kızımız Selda Kesgi’yi canı gönülden kutluyorum.
Kaymakçı ile birlikte Ovakent, Bademli ve Konaklı’da da benzer etkinlikler düzenlendi.
Cumhuriyet’in ne anlama gelmesi gerektiğini geçtiğimiz yazımda anlattım.
Dünyada adı Cumhuriyet olan bir sürü devlet var. Cumhuriyet; hoşgörü, özgürlükler ve demokrasi ile taçlanırsa ideal bir sistem olur.
Kurtuluş savaşımızın, Atatürk’ün ve yaşadığımız coğrafyanın değerini bilelim…