Mustafa Erdal'sız…*

Gazetemizin merhum başköşe yazarı Mustafa Erdal, hayata gözlerini yumalı iki yıl oluyor. Sanki iki yıl önce...

Gazetemizin merhum başköşe yazarı Mustafa Erdal, hayata gözlerini yumalı iki yıl oluyor.

Sanki iki yıl önce değildi hastanede yatarken onun odasında oturuşumuz, eskilerden söz edişimiz, gazetecilikten ve dünya hallerinden bahsedişimiz. Daha dün gibi…

“Ben artık nasıl yazarım” diyordu.

Ben de “Sen söylersin ben yazarım” diyordum.

Zaman zaman hastanelere düşmüş ama doktorlar ona genellikle “Seni birkaç gün dinlendirip evine yollayacağız” demişlerdi.

Bu kez öyle olmadığı belli idi ama yine bir umut yine “Belki bir kez daha taburcu olur ve her günlük dostları ile birlikte olmaya devam eder” demiştim.

1997 yılının Aralık ayının son günlerinde tanıştım kendisi ile.

Yeni çıkarmayı düşündüğümüz gazetemize başköşe yazarı olacaktı.

Kendisine sağlıklı ve uzun ömürler dilerim, Ödemiş’in yaşayan en eski gazetecilerinden Yüksel Balcı ağabeyimiz tavsiye etmişti bize onu.

Yaklaşık 10 yıldır bitkisel hayatta olan Kazım Appak’ın girişimi, bizim de desteğimiz ile yayın hayatına haftalık olarak başlayacak gazetemizde köşe yazıları yayınlanacaktı…

Kendisini tanımadan yazıları ile tanıştım.

Küçük, kısa notlar halinde günlük olayları değerlendiren daktilo ile yazılmış ilk yazısını gördüğümde, “Evet, aradığımız adamlardan biri bu” demiştim.

Kah genel, kah yerel konulara değiniyor, insanlara ufak toplu iğne uçları dokunduruyordu.

Uzun yıllar yaptığı arzuhalcilik (dilekçe yazmanlığı) ve tapu takip işlerinin artık son dönemleri idi.

Patates Pazarı girişindeki küçük dükkanında işini oğulları ile birlikte yürütüyor, bürosuna gelen insanlarla ‘inceçene’ yapıyordu.

Dedem yaşında olmasına rağmen zaman içinde aramızda iyi bir dostluk oluştu.

Bir gün uğramazsam ertesi gün gelmediğim günün çayını da zorla içirir, çay bardağı soğumadan da bırakmazdı.

Zaman zaman yazılarını kestiğim oldu. Bana küstü! Fakat aradan zaman geçince, “İyi ki yayınlamamışız” deyip teşekkür ettiği çok oldu…

Bir insana en güzel değer, bence yaşarken verilmeli.

Ödemiş’in yaşayan günlük hayat tarihi idi. Sokaklar, dükkanlar, insanlar ve olaylar…

Onun Ödemiş yazılarını derleyip toparlamak ve kitap haline getirmek, Ödemiş tarihine yapılan önemli bir katkıdır. Bu katkının içinde yer aldığım için mutluyum.

Küçük Menderes Gazetesi, bence hem Mustafa Erdal’a hem de Ödemiş’e önemli katkılar yapmıştır. Eğer o yazılar yazılmamış olsa idi, Ödemiş’in bir kesiti unutulup gidecekti.

Şimdi arkasında yüzlerce yazı ve beş kitap bıraktı.

Dükkanın önünde bisikleti, camın arkasında kendisi…

Şimdi o yok ama biz yine onun yaşadığı yollardan geçmeye devam ediyoruz.

Acele işin bile olsa sağ eli ile cama vurur, parmakları ile ‘gel otur’ işareti yapardı.

Zaman oldu, beni görüp çağırmasın diye yolumu değiştirdim ama şimdi hala aynı yerde aynı işlevi yapmaya devam eden arzuhalci bürosunun önünden geçerken bakmadan geçemiyorum.

**

Kısa cümleler halinde yazmasını severdi. Her cümlesi bir paragraftı.

Yıllar ne çabuk geçti. Dün gibi desem yeri.

En çok çınarlardan ve çeşmelerden bahsetmesini severdi.

Çınarlar ve çeşmeler…

DP, onun için tartışılmazdı. Menderes de öyle. Ama tartışırdık. Atatürk’ü severdi…

Akıp giden zaman içinde Gölcük yollarındaki çoban çeşmelerinden sular içemedik… Çınar altlarında selfie yapamadık; belki bu yüzden kuru sıkılara da hedef olmadık…

Şimdi birlikte çekildiğimiz fotoğrafları arıyorum ama anılarım darmadağınık.

O, Ödemiş’in ulu çınarları altında durmadan akan bir çeşmesi idi.

Toprağı bol olsun…

* Geçtiğimiz yıl ikinci ölüm yıldönümünde yazdığım yazıyı yeniden yayınlıyorum. Fotoğrafta Mustafa Erdal, geçtiğimiz hafta hayatını kaybeden büro komşusu Güngör Sönmez ve bazı dostları ile.

Bakmadan Geçme