'Minnet Eylemem'

Biliyorsunuz, Anadolu coğrafyası, binyıllar içinde farklı kültür ve dillere ev sahipliği yapmıştır. Bunları burada saymama gerek...

Biliyorsunuz, Anadolu coğrafyası, binyıllar içinde farklı kültür ve dillere ev sahipliği yapmıştır. Bunları burada saymama gerek yok. Son ana sakinleri arasında Türkler, Araplar ve Farslar vardır.

Şair Ahmet Arif, Anadolu adlı şiirinin girişinde şöyle der:

“Beşikler vermişim Nuh’a

Salıncaklar, hamaklar,

Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,

Anadolu’yum ben,

Tanıyor musun?”

Bir başka bölümünde de şunları yazmıştır:

“Binlerce yıl sağılmışım,

Korkunç atlılarıyla parçalamışlar

Nazlı, seher-sabah uykularımı

Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,

Haraç salmışlar üstüme.

Ne İskender takmışım,

Ne şah ne sultan

Göçüp gitmişler, gölgesiz!

Selam etmişim dostuma

Ve dayatmışım…

Görüyor musun?”

Diller, ait oldukları ulusların adları ile anılırlar. Son bin yılda bu topraklarda Türkçe, Arapça ve Farsça konuşulmuştur. Ve de Kürtçe. Tabii ki Rumca ve Ermenice de…

Arapça ve Farsça’da ne kadar Türkçe sözcük vardır bilemem ama Türkçe ve Kürtçe’de çok miktarda Arapça ve Farsça sözcük vardır.

Geçtiğimiz gün bir arkadaş muhabbetinde Tv’deki bir dizinin müziğinden bahsedildi. Malum şimdiki diziler kendi özgün müziğini oluşturmak yerine bilinen veya pek duyulmamış müzikleri dizi müziği olarak seçmeye başladılar. Sözü edilen ezgi çok eski bir türkü olan ‘Minnet Eylemem’ idi.

Şimdi anlamı, özellikle gençler tarafından pek bilinmesi de Arapça’daki minnet ve mihnet sözcükleri dilimizdeki eski metinlerde kullanılmıştır.

Minnet, “Yapılan bir iyiliğe karşı kendini borçlu sayma, gönül borcu” demektir

Mihnet ise “Sıkıntı” demektir.

Şiirleri, yazıldığı döneme ve şairinin ruh haline göre yorumlamak gerekir.

Gelelim şimdi sözünü ettiğimiz Minnet Eylemem şiirine ve anlaşılması biraz zor olan bazı dizelerinin açıklamasına:

Har (Diken) içinde biten gonca güle minnet eylemem / Arabiyi, Farisiyi bilmem, dile minnet eylemem / Sırat-i müzre müstakim gözetirim rahimi (En doğru yol olarak Allah’ın yolunu gözetirim) / Zalimin talim ettiği yola minnet eylemem / Bir acaip derde düştüm herkes gider kârına / Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına / Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına / Rızkımı veren Hüda’dır kula minnet eylemem / Ey Nesimi, can Nesimi ol gani mihman iken / Yarın şefaatlarım Ahmed-i Muhtar iken / Cümlenin rızkını veren ol gani serdar iken / Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem / (Oy Nesimi, dost Nesimi ki şu dünyada elindekinden fazlasını istemeyen bir misafirim; ahirette affolmam için yolum Hz. Muhammed iken ve tüm kulların maddi – manevi ihtiyacını veren, günahların üstünü örten Tanrı iken bu dünyanın hünkârına karşı da bir eziklik duygusu taşımam)

Edebiyat tarihinde birkaç Nesimi vardır.

Bu şiirin yazarı Bağdat’ın Nesim köyünde doğduğu için Nesimi takma adını almıştır. Kaynaklar 14’üncü yüzyılda yaşadığını, Türkmen olduğunu, Türkçe ve Farsça şiirler yazdığını belirtirler. Yaşadığı coğrafya dikkate alındığında şiirlerinde çok miktarda Arapça sözcüğün bulunması da doğaldır.

Söylentiler (rivayet) gördüğü ve duyduğu haksızlıklar karşısında susmamayı tercih ettiği için halkın önünde derisi yüzülerek idam edildiği yönündedir.

Yolundan gittiği ‘Hurufi’ tarikatı önderi Fazlullah Hurufi de idam edilmiş, ayaklarına ip bağlanarak cesedi çarşı ve pazarda dolaştırıldıktan sonra toprağa verilmiştir.

Dizi da bunlar da anlatılıyor mu bilmiyorum…

Not: Ezgi’yi Burcu Güneş ve Selda Bağcan ikilisinden dinlemenizi öneriyorum

Bakmadan Geçme