MART DUYGULARI

Bazen ağlarken de mutlusundur. Yaşadığın mutluluğun dışa dökümüdür gözyaşları. Alınan iyi bir haber sonrası sevinç patlaması...

Bazen ağlarken de mutlusundur. Yaşadığın mutluluğun dışa dökümüdür gözyaşları. Alınan iyi bir haber sonrası sevinç patlaması ya da büyük bir sıkıntının ardından yaşanan rahatlamanın somutlaşmasıdır o yaşlar. İnsan duygularıyla var ve duygularıyla insan.

Bazen de çok sıkıldığında, üzüldüğünde ağlarsın ve ağlamanın rahatlatıcı etkisiyle yıkarsın duygularını, akar gider içinde ne varsa. Temizlenir ruhun “oh…” dersin. Geriye tertemiz bir mutluluk hissi kalır. Tıpkı baharın ilk yağmuru gibi. Kıştan ne varsa havada yıkayıp parlatır göğün, ağaçların, binaların yüzünü. Toprak yavaş yavaş renk değiştirir. Kışın o kahve, gri tonlarını renklendirmeye durur. Adeta bir fırça her gün yeni bir renk katar tabloya. Bir gün beyazı, bir gün sarıyı diğer günlerde moru, pembeyi serper yeşilliklerin üzerine. Bir erguvan bakışı, bir leylak gülümseyişi, salkım söğüdün saçlarını sallayışı, derken doğa uyanır. Uyanmak dinamik olmak anlamına gelir. Değişim ve değişime ayak uydurmayı gerektirir. Zaman da değişime prim verir. Bunun gibi dökülen gözyaşlarının ardından bahar hissiyatı uyanır insanın iç coğrafyasında ve değişim başlar adım adım…

Mutluluğun resmini çizebilir misiniz? Çizmek ya da tanımlamak ne kadar zor değil mi? Hissetmekle alakalı bir durum bu. İnsan hissettiklerini her zaman anlatamıyor, tanımlayamıyor, aktaramıyor. İçindeki heyecanı, umudu yansıtamıyor tam anlamıyla. Ama ne yazık ki kini, öfkeyi bir çırpıda kusabiliyor dışarıya. Hem de hakkını vere vere, kıra döke…

İnsan neden anlaşamaz, uzlaşamaz diğerleriyle? Her halde temelinde iletişim hataları var. En başta da dinlememekten, anlamaya çalışmamaktan ve saygı göstermemekten. Sorunlar, imalı bir bakış, beden dili ile aşağılamadan ya da sözlü olarak rencide edici, iğneleyici söylemlerden doğuyor. Hani “insanın damarına basmak” derler ya işte tam da bu noktada kopuyor iletişi. Ne oluyorsa ondan sonra oluyor. Toplum içinde kendini aşağılanmış hisseden kişi, kontrol edilemez bir duygu haliyle saldırabiliyor karşısındakine. Sonra fiziki açıdan da zararlar ekleniyor duygusal incinmişliğin yanına. Telafisi çok da mümkün olmayan kırgınlık kapısından içeri giriliyor böylece…

Hayat, her duyguyu yaşatıyor insana. Galiba aslolan onlarla nasıl başedebildiğimiz…

Bakmadan Geçme