Mandela, Atatürk ve öğretmenler günü!

Yazılarımı genellikle bizim gazetenin okurları için yazarım. Söylemeye gerek var mı bilmiyorum ama bizim gazetenin okurları,...

Yazılarımı genellikle bizim gazetenin okurları için yazarım. Söylemeye gerek var mı bilmiyorum ama bizim gazetenin okurları, ağırlıklı olarak esnaf olan Ödemiş insanıdır. Gazetemizin okurları arasında okumuş yazmış kültürlü insanlar da vardır kahvede otururken veya berber sırasında beklerken gazete sayfalarında dolaşanlar da…

Yazılarımı bazen bir gün önceden bazen de yayınlandığı gün e-sosyal medyada yayınlarım. Bu, yazının aciliyetine veya gününe göre değişir. Örneğin bu yazının 24 Kasım’da yayınlanması gerektiğine inandığım için yazıyı e-sosyal medyaya yayından önce koyacağım.

E-sosyal medya devreye girince, okur profili değişiyor. Eski okul arkadaşlarım, mücadele arkadaşlarım ve kimi aynı fikirleri paylaşmadığım facebook arkadaşlarım.

Fiilen çalışan devlet memuru bir öğretmen olduğumu da düşünürseniz, yani ben bu yazılarımda bir denge tutturmak zorundayım diyorum.

**

Bir dönem ‘terörist’ bir dönem de devlet başkanı olan Mandela’yı bilirsiniz veya okumuşsunuzdur.

27 yıllık hapishane hayatının ardından serbest kalan Güney Afrika’nın siyah renkli lideri Mandela çıktıktan 3 yıl sonra Nobel Barış ödülü aldı. Ardından da devlet başkanı seçilmiştir.

“Mandela, Atatürk ödülünü almadı!”

Başlık itici değil mi! Türk basını böyle yazdı ne yazık ki! Ama gerçek öyle değildi.

Konu şöyle idi: 1992 yılında Mandela’ya Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’nün verilmesi kararlaştırdı. 1986 yılında verilmeye başlanan bu ödüle daha önce NATO eski Genel Sekreteri Joseph Luns, Japon Prensi Takahito Mikasa ve Türkiye’nin yedinci cumhurbaşkanı Kenan Evren gibi isimler layık görüldüğü için Mandela bu ödülü almayı reddetmişti. Aslında Mandela’nın tavrı Atatürk’e değil, ödüle idi.

Amacım bu yazıda Mandela’ya arka çıkmak ve yaptığı her davranışı savunmak değil ama Mandela bu tiyatroda meze olmak istememişti.

**

Şimdi gelelim 24 Kasım’a… Yıllardır öğretmenler arasında öğretmenler günü tartışması yapılır. Genç kuşaklar bilmeyecektir ama 24 Kasım Öğretmenler günü, 12 Eylül 1980 yılında Kenan Evren’in liderliğinde yapılan askeri darbe ürünüdür.

Atatürk’ün kurduğu kurum ve kuruluşları kapatıp yeni tarz Atatürkçülük oturtmaya çalışan Kenan Evren, Atatürk’ün doğumunun 100’üncü yılı olan 1981 yılında, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği’ni kabul ettiği günü öğretmenler günü olarak ilan etmişti.

Atatürk’e bu unvan 11 Kasım 1928’de yapılan bakanlar kurulu toplantısında verilmiş. 24 Kasım’da da resmileşmiş. Ülke idaresini askeri darbe ile ele geçiren Kenan Evren hükümeti de 1981’de aldığı karar ile bu özel günün ülke çapında Öğretmenler Günü olarak kutlanmasına karar vermiş.

Türkiye’ye Ali Rıza Binboğa’nın söylediği ‘Öğretmenim’ şarkısını yasaklayacak dönemlerden geçti. Öğretmen örgütleri ile sendikalarının kapılarına kilit vuruldu. Mallarına el konuldu. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu kapatıldı. Binlerce öğretmen açığa alındı. Darbe sonrası onlarca hatta binlerce öğretmen gözaltına alındı, tutuklandı ve işkenceye tabi tutuldu. Hayatını kaybedenler oldu.

Bir şeyi daha hatırlatmak gerekirse çıplak kadın fotoğrafları yayınlaması ile bilinen ‘Tan’ gazetesi ile ilk çıktığı yıllarda futbolcuların bacaklarını bile göstermeyen ‘Zaman’ gazetesinin çıkış tarihleri de 1984’tür…

Yanlış bilmiyorsam öğretmenevlerinin kurulması ve yaygınlaştırılması da bu tarihlerden sonradır.

İşte bu nedenlerden dolayı Türkiye’deki kimi öğretmenler 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne mesafeli durdu. Mesafeli durmasının nedeni ne Atatürk idi ne de 24 Kasım!

Atatürk’ün milletvekili maaşlarının ne kadar olması konusunda sorulan bir soruya ‘öğretmen maaşlarını geçmesin!’ dediği söylenir.

Kenan Evren’in, o dönem yeterli yargı süreci tamamlanmadan idam edilenler için ‘Asmayıp da besleyecek miydik!’ dediği bilinir. Durum kısaca budur.

5 Ekim tarihi de Birleşmiş Milletler örgütünün kabul ettiği Öğretmenler Günü’dür.

Öğretmen bu gün ne durumdadır yazamayacağım çünkü bir A4 boyutundaki yazı da burada biter…

Öğretmenliğin hak ettiği değeri bulması dileğimle…

Bakmadan Geçme