Maksat üzüm yemekse…

Ülkemizde tarımsal üretimden milyonlarca dekar alan ve yüz binlerce üretici, tarımsal üretiminden çıkıyor. Kadim Anadolu toprakları,...

Ülkemizde tarımsal üretimden milyonlarca dekar alan ve yüz binlerce üretici, tarımsal üretiminden çıkıyor. Kadim Anadolu toprakları, ithal tarım ürünleri ve tarımsal girdiler ile erirken endüstriyel tarımın kalıntılarında eziliyor…

Küçük Menderes topraklarının kalbi Ödemiş’te ise tarımsal üretim çok sancılı. Özellikle 2018 tarım sezonunda plansızlık, kapitalizm baskılarının üzerine bir de susuzluk, kuraklık eklenecek. Ama kamu kurumlarında bu tehlike görüldüğü halde, herhangi yasal önlem gözükmüyor. Hatta ilçemizde, suyun başında böyle bir kaygı, vizyon yok gibi…

Hemen somut ve yakın zamandan bir örnek:

Ödemiş Belediyesi Şubat Ayı Olağan Meclis Toplantısı’ndayız. Bademli Göleti sulama birim fiyatları görüşülüyor. Tarımsal sit alanı ilan edilen Küçük Menderes topraklarının üretim devamlılığının su kaynaklarının korunmasından geçtiğini, buna yönelik hangi bilimsel önlemlerin, planların yapıldığı sorusunu soruyorum. Bu konuda resmi ciddiyette ve toplumsal sorumluluk kaygısında yanıt beklerken bambaşka politik bir bakış açısı ile şaşıp kalıyorum…

Başkanın sorunun ayakta sorulması gerektiğini, hatta toplantıdan çıkarabileceği ifade etmesi ve asıl acısı Ödemiş tarımı, üreticisi için önemli bu soruyu yanıtsız bırakmasıydı… Hatta başkanın politik yaklaşımının bazı arkadaşlarca doğru bulunması, vahim durumumuzu özetliyor aslında…

İki atasözümüz bu durumu net açıklıyor: “Maksadı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek” ya da “Arap’ın derdi kırmızı pabuç”

Sonrasında, dilek ve temenniler bölümünde, iki farklı siyasi parti gurubu meclis üyeleri ile hazırlanan çöp dökme üzerinden İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik algı oyunu, belediyenin toplumsal gelişim ve sosyo-ekonomik kaygılarında planlarındaki vahim durumunu, bir kez daha özetledi…

Kelimeler kifayetsiz artık, söz bitti, durum apaçık ortada…

Ve son sözü 2017 yılı Türk tarımında yaşanılan bazı olumsuzluklara söylesin:

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2017 yılının ilk dokuz aylık döneminde Türkiye ekonomisi yüzde 7.4 büyürken aynı dönemde tarım yüzde 3.3 büyüdü. Yılın üçüncü çeyreğinde fark çok daha büyük. Üçüncü çeyrekte ekonomideki büyüme yüzde 11.1 ile rekor kırarken tarımdaki büyüme sadece yüzde 2.8 oldu.

Tarımsal destekleme bütçesi, 2017 yılı için 12.8 milyar lira olarak belirlendi. 18 Ağustos 2017 tarihli Resmi Gazete’de aynen yayınlanarak yürürlüğe giren destekler, ilk kez bu kadar geç açıklanmış oldu.

Tarımda ithalatın “altın yılı” olarak tarihe geçecek olan 2017’de gıda fiyatlarının düşürülmesi ve enflasyonla mücadele programı çerçevesinde hububat, bakliyat, yem hammaddeleri, canlı hayvan ve kırmızı ette gümrük vergileri düşürüldü veya sıfırlandı.

Hububatta hasat başlarken 27 Haziran 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile yüzde 130 olan Gümrük Vergisi, buğday ithalatında yüzde 45’e, arpada yüzde 35’e, mısırda ise yüzde 25’e düşürüldü. Aynı gün canlı büyükbaş hayvan ithalatında gümrük vergisi, yüzde 135’ten yüzde 26’ya düşürüldü. Karkas ette ise yüzde 100 ile yüzde 225 arasında değişen gümrük vergisi oranı, yüzde 40’a düşürüldü. Besilik hayvan ithalatında daha önce gümrük vergisi yüzde 60’tan 10’a indirildi.

Bakanlar Kurulu’nun 22 Kasım 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararları ile yağlı tohumlar, tıpta kullanılan bitkiler, saman ve kaba yemi de kapsayan ürünlerle hayvan yemlerinde gümrük vergisi oranları yeniden belirlendi. Kaba yem ve kepek türlerinde dış alıma yönelik gümrük vergisi sıfırlanırken bazı ürünlerde yüzde 10, bazılarında ise yüzde 20’ye indirildi.

Resmi Gazete’nin 2 Aralık 2017 tarihli sayısında yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile nohut, kuru fasulye, barbunya ve börülce türlerinin ithalatında da gümrük vergisi sıfırlandı. Uygulama, 1 Haziran 2018’e kadar sürecek.

Bakanlar Kurulu’nda yapılan değişiklik kapsamında Temmuz ayında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, görevi Ahmet Eşref Fakıbaba’ya devretti. Her bakan değişikliğinde olduğu gibi üst düzey bürokratlar ve tarım politikasında değişiklikler oldu. Ahmet Eşref Fakıbaba, hem kadroyu hem de politikayı değiştirerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Halk ucuz et yesin” talimatı doğrultusunda kırmızı ete odaklandı. Et ithalatının üç yıl daha devam edeceğini açıkladı. Canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı daha da artırıldı. İki market zincirinde “ucuz et” satışına başlandı. Ve bu günlerde bu satışlardan da kötü kokular gelmeye başladı.

Tarım sektöründe verilen kredilerin yüzde 60’ını tek başına karşılayan, tarım desteklerinin çiftçiye ulaşmasında ve daha pek çok tarımsal hizmeti olan Ziraat Bankası, Varlık Fonu’na devredildi.

Bir önceki yıl olduğu gibi 2017’de de Rusya ile domates krizinin yankıları devam etti. Rusya’nın Türkiye’ye uyguladığı ambargoya karşı, Türkiye’de Rusya’dan aldığı altı tarım ürününü “Dahilde İşleme Rejimi” kapsamı dışına çıkararak ithalatı fiilen durdurdu. Domatese karşı buğday kozunu kullanan Türkiye, 45 gün sonra bu engellemeden vazgeçti nedense. Rusya’nın domates ithalatına yasağı ise yılın son dönemine kadar devam etti.

Türkiye’de genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) üretimi ve gıdada kullanımı yasak olmasına rağmen Adana’da üretilen ekmekte GDO tespit edildi.

Türkiye, beş yıl aradan sonra 2017’de tekrar saman ithal etti…

Zeytin sahalarını madencilik yatırımları ve imara açacak olan yasa tasarısı, 7. kez Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde reddedildi.

Dünyanın en büyük traktör üreticilerinden Mahindra, yüzde 100 yerli olan Erkunt Traktör’ü satın aldı.

Şeker Kurumu ile Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu kapatılarak Tarım Bakanlığı’na devredildi.

Yazık ki, ne yiyecek üzümümüz ne de dövecek bağcımız kalacak bu gidişle…

Bakmadan Geçme