Majör depresyon

Günlük hayatımızda depresyon kelimesini ne kadar çok kullanıyoruz, farkında mısınız? Duygusal olarak çıkmazda hissettiğimizde, engellendiğimizde, terk...

Günlük hayatımızda depresyon kelimesini ne kadar çok kullanıyoruz, farkında mısınız? Duygusal olarak çıkmazda hissettiğimizde, engellendiğimizde, terk edildiğimizde, işimizi, evimizi, şehrimizi değiştirdiğimizde “Depresyona girdim” diyoruz. Günlük hayatın adeta bir parçası olan bu kelimenin anlamını gerçekten biliyor muyuz?

Peki gerçekten depresyonu yaşayan insanları anlayabiliyor ve onların ihtiyaç duyduklarını verebiliyor muyuz?

İşte bu noktada maalesef çoğu kişi sınıfta kalıyor. Niye mi?

Günlük hayatta zorlandığımız ve bizi üzen olaylara karşı verdiğimiz depresif tepkiyi depresyonla karıştırmamak lazım. Klinik anlamda depresyon adıyla tanımlanan tablo, farklı özelliklerine göre ayrı tedavi planlaması gerektiren, önemli bir duygudurum bozukluğudur. Yani birden çok alt gruptan oluşan bir bozukluktan bahsediyoruz. Uzmanlar tarafından bile ayırt etmekte kısmen zorluk yaratan o ince çizgileri anlamak, oldukça emek istiyor. O yüzden gereksiz tanılarla yormayacağım sizi.

Bugün depresyonu anlamayı, bir yakınımızda depresyon varsa ona zarar vermeden yardım edebilmeyi ele almak istiyorum.

En büyük yanlış, depresyonun kişinin öz çabasıyla, boş vermekle, “Olumlu düşün ya, geçer” demekle atlatılacak bir şımarıklık ya da ilgi çekme hadisesi olduğunu düşünmektir.

Depresyon, telkinle veya tavsiyeyle ortadan kalkmaz. Bu tip dışsal motivasyonlar tek başına, depresif tepkiler üzerinde kısmi etkili olabilir. Depresyon yaşayan kişinin duygudurumunda bozulma oluşur.

En basit haliyle beynimizde bazı duygudurum düzenleyici/iletici kimyasallar bulunmaktadır (farklı işlevleri vardır, detaya girmiyorum). Serotonin, bu kimyasallardan biridir ve kişi depresyona girdiğinde bu kimyasalda düzensizlik oluşur. Genellikle tedavide antidepresanların kullanılması, bunu düzenlemek içindir. Yanlış bilinenin aksine bağımlılık yapmazlar ve orta/ağır depresyonda tedavi amaçlı kullanılması gerekmektedir.

Depresyonda en belirgin özelliklerden biri, çoğunlukla anhedoni görülmesidir. Kişi, eskiden zevk aldığı şeyleri yapmaktan artık zevk almıyordur. Moral bozukluğunda olan ilgi kaybından farklıdır ya da değişen hayatlarımız sonrasında tercihlerin farklılaşmasından ayırmalıyız. Anhedonide kişiler, devam ettirmeleri gereken davranış ve etkinliklerden de uzaklaşırlar.

Fiziksel anhedonide cinsellik, yemek yemek gibi aktivitelerde azalma olurken sosyal anhedonide sosyal ilişkilerde ve dış dünya ile ilgili her konuda ilgi kaybı yaşanır.

Bir diğer önemli özellik de belirgin bir çökkünlük hissedilmesi ve çevresindekiler tarafından da fark edilmesidir. Kişi; üzgün, mutsuz, ağlamaklı bir ruh halindedir ve günün büyük bir çoğunluğunda bu ruh hali görülmeye devam eder.

Depresyonda mutlaka kilo kaybı olmalı mıdır?

Genellikle kilo kaybı gözlenir. Kişiler, kilo verme çabasında olmadan iştah azalmasına bağlı olarak kilo kaybederler ancak depresyonda kişi tam tersine kilo da alabilir. Bazı insanlar, moralleri bozulunca kısa süreli iştah kaybı yaşar. Bu depresif tepkidir, depresyon değildir.

Kişi miskinlikten, tembellikten yataktan çıkmıyor olabilir mi?

Hayır, depresyonda kişilerde (neredeyse her gün) aşırı uyuma davranışı görülebilir. Yataktan çıkmama, öz bakımda azalma (duş almak, diş fırçalamak, kıyafet değiştirmek vs.), görülebilir ya da tam tersi uykusuzluk olabilir.

Vejetatif alanda enerji kaybı, yorgunluk, bitkinlik, ajitasyon, baş ağrısı, kabızlık gibi belirtiler de eşlik edebilir.

Duygusal alanda irritabilite (ufak şeylere bile gerginlikle karşılık verme), hüzün, anksiyete, bunaltı gözlemlenebilir.

Düşünceler (kongisyonlar), genellikle değersizlik ve çaresizlik içerir. Kendini küçük görme, umutsuzluk, gelecek beklentisinin yok olması, uygunsuz suçluluk duyguları yaşamak, odaklanma ve konsantrasyonda azalma, takıntılı düşüncelerin artması ve intihar düşünceleri görülebilir.

Sosyal alanda ise iş, evlilik, arkadaşlık ilişkisinde bozulmalar olabilir. Sosyal geri çekilme eşlik edebilir.

Bu saydığımız durumlar ışığında depresyon, bir madde kullanımına bağlı olmaksızın yas ve kayıp dönemleri dışında en az iki hafta süreyle kişide çökkünlük veya anhedoni belirtilerinden en az birinde bozulma olmasıyla karakterize olan, diğer belirtilerden en az dört tanesinin eşlik ettiği, günlük hayatın ve toplumsal ilişkilerin bozulmasıyla sonuçlanan önemli bir klinik tablodur ve mutlaka tedavi gerektirir.

Yani kişiye “Gez toz, takma kafana” demek işe yaramaz. Tam tersine, daha fazla suçluluk ve değersizlik duyguları hissetmesine neden olarak depresyondaki kişiye zarar verir!

Bakmadan Geçme