Küçük Menderes Havzası Tarihçisi Behiç Galip Yavuz – 1
Özel olarak Ödemiş’te, genel olarak Küçük Menderes Havzası’nda Behiç Galip Yavuz’u tanımayan yok gibidir. O yaşadığı...
Özel olarak Ödemiş’te, genel olarak Küçük Menderes Havzası’nda Behiç Galip Yavuz’u tanımayan yok gibidir. O; yaşadığı bu havzaya aklını, emeğini, göz nurunu, tarih bilincini vermiştir hep. “Çivril Tarihi” ilk çalışmasıdır. Ardından “Türk Dili ve Ödemiş’in Yerel Ağzı”, “Ödemiş’in Tarihi”, “Bademli Rehberi” kitaplaşmıştır. Sayısız pek çok dergide ve haftalık olarak yayımlanan “Küçük Menderes Gazetesi”nde dere tepe dolaşarak elde ettiği tarihi gerçekleri yazıyor şu anda.
Ödemiş’in insanı bayıltan Temmuz sıcağında evinde bir araya geldik ve başladık söyleşiye…
Mutahhar Aksarı: Tarihe olan ilginiz ne zaman başladı? İsterseniz önce bundan başlayalım.
Behiç Galip Yavuz: Çocukluğum, asker olan dedelerimin duvarlarındaki asılı silahları ve onların kullandığı tüm savaş anılarını dinlemekle (Yemen Ayaklanması, Trablusgarb Savaşı, 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı vb.) beş kuşak geçmişimdeki büyük büyük müderris olan dedeme kaleme aldığı içindeki yazılarından hiçbir şey anlamadığım kitaplarının sayfalarını çevirmekle geçti ancak o kitapların büyük dedem tarafından oluşturulduğu bilincine ermiştim. Savaş anılarını dinlemek, bende tarihçi olma duygusunu, dedemin kitaplarının büyüsü de beni kitap yazmaya iten en önemli etken oldu. Hele subay olan babamın batıdan doğuya Anadolu’nun birçok yerinde görevlendirilmesi, benim yurdumu ve halkımı ve bir nebze de olsa onun kültürel değerlerini tanımamda en büyük nedendir. Liseyi bitirdikten sonra yüksekokula giderken de eğilimim bu yönde olmuş, Sosyal Bilgiler öğretmeni olarak yetiştikten sonra bakanlık tarafından Denizli’nin Çivril ilçesine atanmıştım.
M.A.: Çivril, ilk kitabınızın yayınlandığı-ortaya çıktığı ilçemiz. Buradaki
çalışmalarınızı anlatır mısınız?
B.G.Y.: Çivril’deki ilk bir buçuk ay içersinde yörenin prehistorik (tarih öncesi) ağırlıklı
olmak üzere zengin bir tarihi geçmişe iye (sahip) olduğunu kavrayarak kolları sıvadım. Okul müdürünün bana tahsis ettiği (ayırdığı) bir salonda tarih öncesinden başlamak üzere bulduğum tüm arkeolojik eserleri toplamaya başladım. Bekardım ve aldığım maaş çok yeterli olduğundan Çivril’in hemen hemen tüm köylerini ve bütün arazisini tek tek taradım. 300 adet arkeolojik ve etnografik eseri bu salonda topladım. Yöreyi etüt edişim sonucunda yaşamımın ilk ürünü olan “Çivril Tarihi” kitabımı 1969’da yayınladım. Bu kaynak kitabım, günümüzde de kullanılmaktadır. Dolu dolu geçen dört yıllık Çivril’deki meslek yaşamımda sportif, kültürel, eğitsel ve sosyal etkinliklerin düzenleyicisi ve yürütücüsü oldum.
M.A.: Sonraki görev yeriniz neresiydi? Yeni okulunuzda da çalışmalarınız sürdü mü?
B.G.Y.: Çivril’de tanıştığım, aslen Ödemişli olan Gümüşsu Bucağı Ortaokulu Müdürü Sayın Mehmet Zeki Irmak’la gönül birliği kurarak ortaokul düzeyinde her türlü eğitim ve kültüre aç Ödemiş’in Kaymakçı bucağı çocuklarına hizmet vermek amacıyla 1969’da Kaymakçı Ortaokulu’nda buluştuk. O müdür, ben de müdür yardımcısıydım. Haftada on sekiz saat derse girdiğim gibi altı saat daha ek İngilizce olmak üzere 24 saat ders tamamlıyordum. Kış geceleri 21.0-21.30’da evime yemeğe gidebiliyordum. Gündüzleri eğitsel kol çalışmalarından ve öğretmenlikten, yöneticiliğin kırtasiyeciliğini yapamadığımdan geceleri yapıyordum. Eğitsel çalışmalar için de öğretmen azlığından edebiyat, tiyatro ve Türkiye’de ilk kuruluşunun eğitim sistemimizde Kaymakçı Ortaokulu’nda başlattığım “Eski Eserleri Koruma ve Tanıtma Kolu”nu aktif bir biçimde çalıştırıyordum.
Küçük Menderes Havzası’nda üniformalı İskoç trampet bando takımını birçok okuldan önce gerçekleştirdiğim gibi her yıl sonunda müsamereler ve bir tiyatro oyunu hazırlıyordum. “Karaların Memedleri”, “72. Koğuş”, “Pusuda” gibi sosyal içerikli, döneme damgasını vurmuş oyunları sahneledik. Kültür ve Edebiyat Kolu’nda hem okulun genel duvar gazetesi ÇAĞRI‘yı çıkardığımız gibi, ÖNDER adını verdiğimiz üreten tüm öğrencilerimizin çıkardığı aylık bir el gazetesi yayınlıyorduk. Kitaplık Kolu olarak okulumuzun birçok kitap gereksinimini karşıladık. Her çarşamba öğleden sonra ya bir münazara düzenlerdim ya bir bilgi yarışması ya da çocuklarımızın kendi yazdıkları şiirlerinden “Şiir İkindileri” düzenlerdik. Armağanımız, Varlık Yayınları’nın kitaplarıydı.
Bunun dışında Sosyal Bilgiler Laboratuarı (Kum havuzu, kitaplık, 16 mm’lik film makinesi ve perdesi, jeolojik özellikli olan taş ve benzeri buluntuların yer aldığı sergi) ve okulun bahçesinde Meteoroloji İstasyonu kurdum. Bu istasyondan elde edilen veriler, Kaymakçı Belediyesi’ne iletilirdi. Türk eğitim sisteminde ilk kez “Eski Eserleri Koruma ve Tanıtma Kolu”nun kuruluşu, tarafımdan Kaymakçı’da gerçekleştirilmiştir. Burada da 200’ü aşkın arkeolojik değeri bulunan eski eser, Tire Müzesi arkeoloji elemanları tarafından demirbaşa geçirilip okulda sergilendi. Bütün bu çalışmalar; maddi olanaksızlıklar, yokluklar ve yoksunluklar içinde gerçekleştirilmiştir…
NOT: Bu yazı, gazetemizin 1 Ekim 1999 tarihli sayısında yayınlanmıştır.