Komploculuk…
Kimi zaman ne yazacağıma karar veremem. Aklımda bin bir türlü konu vardır ama cümleler dökülüvermez ardı...
Kimi zaman ne yazacağıma karar veremem. Aklımda bin bir türlü konu vardır ama cümleler dökülüvermez ardı ardına. Kabaca, siyasi sayılabilecek konulara girmemeye özen gösteririm. Siyaset, aslında dünyayı yorumlama meselesidir ama insanlar bir mıknatıs gibi nem kaptıkları için oralarda kalem oynatmak, derin sulara girmek gibidir.
Belediyelerdeki işe alınanları veya işten atılanları yazsam birileri alınacak…
Belediyelerdeki kaynak aktarmaları yazsam yine birileri alınacak…
Belediyelerdeki israfları yazsam tabii ki birileri alınacak…
Belediyelerdeki hiçbir iş yapmadan akşama kadar oturanları yazsam; malum yine birileri alınacak…
Kent Konseyi Yürütme Kurulu’na da seçildik ya yolda belde görüp de şikayetlerini bildirenler ayrı konu. “Gidin belediyeye bir dilekçe ile başvurun” diyorum, bu sefer de “Ee, siz ne iş yapacaksınız?” diyenler ayrı bir durum!
Bu yılki 3 Eylül ve fuar etkinliklerini değerlendireceğim ama bittikten sonra.
Ayrıca törenlerdeki ‘yetkisiz’ yetkililerin durumlarını da bir yazımda ele almak istiyorum…
**
Bir süredir yazmak istiyorum ama hep erteleniyor veya araya başka konular giriyor.
Yeri gelmişken yazayım bari…
Konumuz komplo.
Yani komplo teorileri…
Komplo teorisi, “Bir olayın, normal açıklamalar daha olanaklı iken genellikle siyasal güdülere sahip, kötülük sever ve güçlü aktörlerin perde arkası girişimlerine başvurularak açıklanmasıdır”
Eskiden beri hep söylenir: “Bu iş, ABD’den habersiz yapılamaz!”
Her işi ABD veya benzeri kuruluş ve devletlerin oyunu olarak görmek, bence bir hastalık.
Komplo teorileri üretenlerle bir konuyu normal olarak tartışamazsınız çünkü varacağı yer hep aynıdır.
Önyargılar, yetersiz bilgi ve bulgularla yanlış çıkarımlar…
Komplo teorisi üretenler, kendilerinden o kadar emindirler ki hiç başka seçeneğe bakmazlar bile.
Fikirler, önyargı ve yetersiz bulguların üzerine oturtulduğunda mücadeleyi “küçümseyici”, örgütlenmeyi de “yenilgiye mahkum” girişimler olarak görürsünüz.
Makyavelizm yani faydacılık ile paranoya, komplocu bakışın önemli kaynaklarıdır.
Türk Dil Kurumu, komplo teorisini “bir kimse, kuruluş veya ülkeye karşı gizlice, zarar verici tuzak kurulduğu varsayımına dayanan düşüncelerin tümü” olarak tanımlıyor.
Komplo kelimesi, Türkçeye Fransızcada “küçük entrika” anlamına gelen complot kelimesinden geçmiş.
Komplo teorisyenleri, özel bilgilere veya kendilerini resmi beyana inanan yığınlardan ayıran özel bir düşünce tarzına erişimlerinin olduğunu düşünürlermiş…
Banu Avar ve Nihat Genç, bence çok fazla ‘komplo’ teorisi içinde yazılar yazıyorlar. Dikkat ederseniz birlikte hareket ettikleri veya örgütlü oldukları bir yapıları da yok. Onlara göre bütün liderlerin arkasında büyük devletler vardır. Hepsi de kumpasla lider olmuşlardır falan…
‘Karanlık’ ilişkileri deşifre etme üzerine düşünce oluşturan komploculuk, öyle bir şeydir ki başka komplo yazarları da Avar ile Genç’in arkasında gizli oluşumların bulunduğuna inanabilir.
Hepimiz birbirimizden şüphelenirsek sanıyorum bu da o her şeyin arkasında olduğu düşünülen büyük devletlerin işine yarar.
Şüphe iyidir ama kendimizden de şüphe edecek kadar değil…
Tesadüf bu ya, bugün de 11 Eylül… Hani şu Amerika’daki büyük iş merkezlerine uçaklarla yapılan saldırıların günü!
**
Bir yazımı da etkinliklerde ha bire fotoğraf ve video çekenlere ayırmak istiyorum.
Anı yaşamak yerine paylaştığını sananlara…
Ne kadar da paylaşımcı olduk!