Kitap ve ilgi
Geçtiğimiz cumartesi günü, İzmir'de başlayan kitap fuarına gittim. Hem fuardan üç beş kitap satın almak, hem...
Geçtiğimiz cumartesi günü, İzmir’de başlayan kitap fuarına gittim. Hem fuardan üç beş kitap satın almak, hem bazı yazarlarla ayaküstü de olsa sohbet edebilme olanağı bulmak hem de bazı arkadaşlarımla görüşmek amacıyla sabah trenle İzmir yoluna düştüm. Tren hakikaten Ödemiş için bulunmaz bir fırsat. Özel araçla gitsem hem masraflı hem de İzmir’de park sorunu çekeceğim için sıkıntılı olacaktı. İzmir’in en merkezi yeri olan fuar alanının yanındaki Basmane Garı’na kadar rahat bir ortamda yolculuk ediyorsunuz. Trenle bazı saatlerde aşırı yığılma oluyor ama genelde rahat bir yolculuğun ardından İzmir’e ulaşıyorsunuz.
Geçtiğimiz günlerde ekonomist Mahfi Eğilmez’in bir yazısından yaptığım Ödemiş tren yolu ve yap-işlet-devret projeleri ile ilgili alıntı birçok okuyucumun ilgisini çekmiş.
Neyse, özellikle ayakta yapılan tren seferlerinin saatlerinin gözden geçirilmesini ve mümkünse bir sefer daha konmasını dileyerek kitap fuarına dönelim.
Fuarın girişinde oldukça uzun bir kuyruk vardı. Bu durum benim açımdan sevindirici oldu. Özellikle genç okuyucuların fuara gelmesi gelecek açısından olumlu idi. Her ne kadar bilgisayar ve cep telefonları, basılı eserlere ilgiyi azaltsa da kitabın yerinin bir süre de daha varlığını koruyacağını söyleyebiliriz.
Fuarın kalabalık olduğunu söyledim. Uzun yıllardan bu yana görmediğim bir arkadaşımla fuarda buluşmamız da bu ziyaretin güzel taraflarından biri oldu.
Yayınevleri, yazarlar ve kitaplar çok renkli bir tablo oluşturuyordu. TV’lerden görüp dinlediğimiz aydın ve yazarların yeni çıkan kitaplarını imzalaması ve bazı bölümlerde yapılan söyleşilerin takip edilmesi fuar geleneğindendir.
Fuarda dolaşırken Erdoğan Aydın’ı gördüm. Henüz standa yeni gelmişti ve önündeki okur kitlesi yeni oluşuyordu. Hemen sokuldum ve kısa bir tanışmanın ardından kendisine övgü dolu sözler yönelttim. Erdoğan Aydın, TV’lerde beğenerek izlediğim bir yazardır. Tarih ve siyaset alanında oldukça donanımlıdır. Belki yüzlerce, binlerce kez övgü dolu sözler almıştır ama ben bir kez daha yineleyip kendisini beğenerek izlediğimi ifade ettim.
Ünlü bir yazar da olsa övgü dolu sözler duymak insanı mutlu eder sanıyorum.
Geri dönüşüm yine trenle oldu. 20.20 treni de oldukça rahattı. Fuara gelen başka bir arkadaşla sohbet ede ede gelirken yan-karşı koltukta oturan bir ana-kız dikkatimi çekti. Anne, elindeki telefonla uzun uzun konuşuyorken küçük kız da sıkılmış annesine ‘eziyet’ etmeye başlamıştı. Anne bir süre sonra dayanamadı ve hem karşıda konuştuğu kişiye kızını şikayet etti hem de azarlamaya başladı!
Belli ki küçük kız ilgi istiyordu. Anne nasıl olsa telefonla oynuyor/meşgul oluyordu. Aileyi tanısam, kızı yanıma alıp onunla konuşacağım, ona bilmeceler falan sorup sıkılmasını engelleyeceğim ama olmuyor malum. Yanlış anlaşılma korkusu…
Bir süre sonra anne yaptığı yanlışı anlamış olacak ki telefonu bırakıp kızı ile ilgilenmeye başladı. Ben de biraz da olsa rahatlamış oldum. Küçükleri ilgisiz bırakmamak gerekir.
Biz büyükler bir şekilde oyalanacak bir şeyler buluyoruz ama çocukları doğru şeylerle meşgul etmesini bilmemiz gerekiyor.
Tanıdığım bir ailenin yazar kızı Ülkü Burhan’ın Çınar Yayınları’ndan çıkan ‘Kalsana Dedi Bana’ kitabını imzalattım. Kısa da olsa ordan burdan konuştuk. “Şairler âşık oldukları o isimlerle, yaşadığımız yılda, sevdikleri mekânlarda, aynı masada bir akşam geçirseler ne olurdu?” demiş tanıtım yazısında.
Okuyalım bakalım neler anlatmış. Belki size de özetlerim kısaca… Ben köşe yazıları okumayı severim. Ama şairlerin aşklarını anlatan bu kitap da ilgimi çekecek gibi…