Kent yaşamına katılmak
Türkiye'de insanları kent ve ülkeyi ilgilendiren kararlara ortak etme konusunda ne düşünüyorsunuz bilemiyorum ama insanların da...
Türkiye’de insanları kent ve ülkeyi ilgilendiren kararlara ortak etme konusunda ne düşünüyorsunuz bilemiyorum ama insanların da bu kararlara ortak olmak için çok çaba sarf ettiğini söyleyemem.
Örneğin, ‘Ödemiş’in herhangi bir sorunu ile ilgili toplantı yapılacak ve bazı kararlar alınacak’ diye duyurulsa bu toplantıya bir elin parmakları kadar hemşehri katılır diye düşünüyorum.
Bence bunun nedenleri konusunda bilimsel araştırmalar yapılsa en büyük nedeni, ‘adam sen de’ anlayışı, en üst sıralarda yer alır.
“İşin mi yok!” derler…
Hani “İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol” diye bir atasözümüz var ya, aynen öyle…
Toplumda dayanışma, yardımlaşma ve özellikle kararlara katılma konusunda geri gidiş var.
Partilere, odalara, vakıflara, derneklere ve özellikle sendikalara karşı soğuma ve uzak durma tavrı, toplumda her geçen gün artıyor.
Niçin katılmıyoruz!
Peki, toplumu karar alma süreçlerine katma konusunda ciddi çabalar var mı?
Yönetenler var, yönetilenler var. Yönetenleri seçenler de yönetilenlerdir.
Doğrudan demokrasi yerine temsili demokrasi ile yönetiliyoruz. Ama yöneticileri eleştirmekten de geri durmuyoruz. Bu eleştiri de daha çok alçak sesle ve kimseler duymadan yapılıyor. Böyle olunca da hemen her türlü karar, seçilen az sayıda temsilci tarafından alınıyor.
Üye olup değiştirme ya da üye isen karar alma toplantılarına katılma konusunda son yıllarda geri gidiş söz konusu.
Adam, herhangi bir sendikaya üye bile değil ama “Ne yapıyor bu sendikalar?” diye soru sorma hakkını kendinde bulabiliyor. Partiler de öyle…
Üyeyse bile yöneticilerine “Neden böyle tavır aldınız?” veya “Niçin tavır almadınız?” sorularını yüksek perdeden soramıyor.
Sormak istemiyor çünkü “İş üstüme kalır” diye de korkuyor.
Bakın, son dönemde oda yönetimlerinin seçimleri yaşandı. Bu seçimlere olağanüstü bir katılımın olduğunu gördük. Ama seçimlere katılıp yönetim için oy veren üyelerin diğer toplantılara katıldığı pek nadirdir. Yönetimlerin de seçimlerin dışında üyelerini karar alma süreçlerine katma konusunda pek çaba sarf ettikleri görülmez.
Belediye meclis toplantıları da böyledir. Muhtarlar bile katılmaz!
Oysa bu toplantılarda kent yaşamı ile ilgili önemli görüşmeler yapılır ve kararlar alınır. Hemşehriler de bu tartışma ve kararları ancak gazeteler yazarsa öğrenebilir. O da toplantıyı izleyen muhabirin ilgisine ve dikkatine bağlıdır.
Hatırlarsanız bir aralar ‘Yerel Gündem 21’ toplantıları vardı. Önemli bir yerel demokratikleşme programı olan Türkiye Yerel Gündem 21 Programı, genel olarak sivil toplumun karar alma mekanizmalarına katılımını ve yerel yatırımları etkilemelerini hedefledi. Yaklaşık 73 kenti kapsayan program, eşit ortaklar arasında işbirliği ve iletişime dayanan âdemi merkeziyetçi ve insanı yapabilir kılan bir yaklaşımı yansıtıyordu.
Yerel Gündem 21 ile ilgili internette bir sorgulama yaptım. Yakın zamana kadar ülkemizin herhangi bir il ve ilçesine ait yeni bir haber göremedim. Adı var ama kendi yok gibi!
Resmi internet sitesinde de şunlar yazılı: “Programın yereldeki temel karar alıcı ve uygulayıcı mekanizmaları, genelde Kent Konseyi çatısı altında örgütlenmiş yerel paydaşlardır. Kent Konseyleri, Kadın ve Gençlik Meclisleri, Çalışma Grupları, Çocuk, Engelli ve Yaşlılar Platformu gibi özel ilgi gruplarına yönelik mekanizmalarla desteklenmektedir.”
Ödemiş’te bir Kent Konseyimiz var, adını duyuyorsunuzdur. Başkanı kimdir, diğer yönetim kurulu üyeleri kimlerden oluşur ve ne gibi çalışmalar yapar bileniniz var mı!
Ben de bir dönem yakından ilgilendim ama şu an inanın yönetim kimlerden oluşuyor bilemiyorum.
İki yıl kadar önceydi yanılmıyorsam. Bir seçim yapıldı ve cami yaptırma derneklerine varana kadar çok sayıda temsilci katıldı bu yönetim belirleme toplantısına.
Peki sonra! Orada kaldı…
Partiler var ama üyeleri yok.
Sendikalar var ama ya ‘sarı’ ya da iş yapanların üye desteği azaldı.
Doktorların üye olduğu Türk Tabipler Birliği ile avukatların üye olduğu Baro tartışmalarını izliyorsunuzdur.
Açıkça söylemek gerekirse odalar dahil bütün sivil toplum kuruluşlarına üyeliğin zorunlu olmasına ben de karşıyım. Ama sivil toplum kuruluşlarının da memleket meseleleri hakkında farklı fikirler ortaya koymasını sonuna kadar destekliyorum.
Belki bilmiyorsunuz, ben söyleyeyim; eğitim sendikalarında üye aidatlarını devlet karşılıyor. Kimi sendika yöneticileri korumalar, fotoğrafçılar ve şoförlerle geziyor. Devlet, bu ‘desteği’ kaldırsa…
Doğrudan demokrasi iyidir ama kazanmak için mücadele etmek gerekir…