Kazdağları’nda ekolojik denge bozulursa…
Son haftalarda Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen ormanlarında, Limak ve İÇTAŞ eliyle açılması planlanan bakır madeni için...
Son haftalarda Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen ormanlarında, Limak ve İÇTAŞ eliyle açılması planlanan bakır madeni için 60 binden fazla ağaç kesilmiş durumda. Bilim insanları ve çevreciler, bölgede bir maden açılması halinde tahribatın kalıcı etkileri olacağını söylüyor.
Peki ya Kazdağları?
Akbelen ormanlarındaki kesimin bitmesinin ardından bir kesim de Cengiz Holding’in Halilağa Madeni için Kazdağları’nda başladı. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği, Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğanay Tolunay bölgede yaklaşık 140.000 ağacın kesileceğini, boyu 1,30 metreyi ve çapı 8 santimi bulmayan bitkilerin bu rakama dahil edilmediğini, maden yapımı sırasında telef olacak hayvan sayısı hakkında hiçbir bilgi bulunmadığını ve bu gerçekleştiği takdirde bölgede geri dönülemez bir ekolojik yıkım gerçekleşeceğini söylemişti.
Kazdağları’nda maden projesi yürürlüğe geçtiği takdirde yerden sıyrılacak toprağın içerisinde ve kesilecek ağaçlarda milyonlarca faydalı böcek; uğur böceği, arı, peygamber devesi, bombus arısı, yılan, karınca, köstebek gibi hayvanlar bulunuyor. Bu hayvanların her birinin ekolojik dengenin sürmesi için hayati görevleri bulunuyor. Ayrıca bu böcek ve yaprakları yiyerek hayatta kalan ve bunların kontrolsüz biçimde üremelerine engel olan yaban kedisi, su samuru, sincap, keklik, çulluk, posuk, sansar, tilki gibi hayvanlar da Kazdağları’nda yaşıyor.
Kazdağları tahrip edilirse…
Peki bu “geri dönülemeyecek” ekolojik yıkımın anlamı ne?
Ekolojik yıkım, doğa üzerindeki tahribatlarla ekolojik dengenin bozulması anlamına geliyor. Ekolojik denge, dünyadaki ekosistemin, yani en genel anlamıyla doğal dengenin sürdürülebilmesi için gereken şartların sağlanması anlamına gelir.
Dengenin sürdürülebilmesi için gezegende yaşayan her türlü canlının, birbirleriyle belirli bir denge içerisinde var olması temel şarttır. Doğada istikrarın korunması için, var olan bütün canlı türlerinin birbirleriyle ilişki içerisinde ve belirli sayılarda var olması gerekir. Albert Einstein’a ait olduğu iddia edilen “arılar yeryüzünden kaybolursa insanoğlunun 4 yıl ömrü kalır” sözleri, gerçekten ünlü fizikçiye ait olup olmadığı bilinmese de konuyu en iyi açıklayan sözlerden biridir.
Ekolojik bozulmanın sonuçları
Ekosistem için gerekli biyolojik olan ve olmayan parçaların sayısal, niteliksel ve niceliksel olarak bozulması ve bölgedeki doğal dengenin istikrarını kaybetmesine “ekolojik bozulma” denir. İlkokullarda verilen klasik örneklerden birine göre hiçbir insanın sevmediği hayvanlardan olan farenin doğal yaşam alanlarının bozulması ve sayılarının azalması halinde, sevilmeyen başka bir hayvan olan böcek popülasyonu kontrolsüz biçimde artacaktır. Ormanlık bölgelerin kontrolsüz bir şekilde savaşlarla, yol yapımlarıyla, diğer betonlaşma şekilleri ile ve benzeri şekillerde ortadan kaldırılması, pek çok canlının doğal yaşam alanının yok olmasına ve kimi diğer popülasyonların zararlı olabilecek şekilde üremesine neden olabilir.
Öte yandan betonlaşmada aşırı artış, hayvan popülasyonlarındaki aşırı artış ve azalışın yanında bitki örtüsünün azalışı ile beraber bitkilerin terleyerek doğaya geri bıraktığı su miktarının da azalmasına, hava kirliliğine ve istenmeyen diğer sonuçlara neden olur.
1920’lerden beri kirlenmeyi oluşturacak etkenler rekor kırdı
Ekosistemdeki herhangi bir canlının ortadan kalkması, domino taşı etkisi yaparak bütün ekosistem üzerinde ciddi tahribata neden olabilir. Özellikle 1920 yılında kırılma noktası yaşayan insan sayısındaki aşırı artış ve kentleşme; denizlerdeki, ormanlardaki, çöllerdeki ve diğer alanlardaki ekosistemlere ciddi zararlar verdi.
Bir örnek; gri kurtların neslinin tükenişi, geyik popülasyonunu arttırarak bölgedeki yeşilliklerin kontrolsüz biçimde azalmasına neden olmuştu
Ekolojik denge içerisindeki herhangi bir tahribatın ne kadar büyük yıkımlara neden olabileceğine dair elimizde önemli örnekler bulunuyor. 1920’li yıllarda ABD hükümeti, saldırgan ve sevilmeyen bir tür olan gri kurtların bölgedeki neslinin tükenmesine göz yumduğunda, bölgedeki geyik popülasyonu kontrolsüz derecede artmış oldu. Bütün otçul hayvanların temel besinlerinden olan kavak ve söğüt ağaçları, hızlıca artan geyikler tarafından tüketildi. Diğer canlıların da ihtiyaç duyduğu yeşilliklerin geyikler tarafından adeta talan edilmesi ekosistemde ciddidir çöküşe neden oldu. Bir zamanlar neslinin tükenmesine izin verilen kurtlar, 1995 yılında bölgeye beşeri olarak getirilerek salındı.
İklim değişikliği meselesi
Dünyanın akciğerlerini yapan yeşilliklerin, ağaç türlerinin ve fotosentez yapan diğer canlıların tahribata uğraması, iklim değişikliği üzerinde de ciddi sonuçlar doğurabilir. NASA’nın 2011 yılındaki bir araştırmasına göre insan odaklı karbon ve sera gazı salınımından kaynaklanan doğa tahribatı ve fotosentez yapan canlılardaki azalış, bitki örtülerinin bulunduğu alanlarda en az %30’luk bir değişime neden olacak ve bu değişim de, insanların yoğun olarak yaşadığı bölgeler arasında kontrolsüz göç yaratacak.
Ekolojik denge nasıl korunur
Ekolojik dengenin korunması, diğer canlıların yanında insan hayatının devam etmesi için de son derece büyük bir öneme sahip. Bu dengenin korunması için alınabilecek önlemler bulunuyor.
Alınabilecek önlemlerin ilki, aşırı avlanmanın ve habitat tahribatının azaltılması. Deniz, ormanlık alan, maki ve diğer doğal bölgelerin kullanılması için yapılan tahribatlar, pek çok türün neslinin tükenmesine neden olabilmektedir.
Önem verilmesi gereken bir diğer konu ise nüfusun kontrol altına alınmasıdır. 1927 ile 1987 arasında 5 milyara ulaşan insan nüfusu, 1999’da 6 milyara ulaştı. 2050’de 9 milyara ulaşacağı tahmin edilen nüfusun artışı insan ihtiyaçlarının artmasına, insan ihtiyaçlarının artması da bu ihtiyaçların karşılanması için gerçekleştirilen tahribatlarda büyümeye neden oluyor. Bu noktada doğum kontrolü, insanlığın geleceği için hayati öneme sahip oluyor.
haber merkezi
Bakmadan Geçme





