KARNE ZAMANI

Zaman su gibi… Akıp gidiyor. Bir bakıyorsunuz işin başındasınız, bir daha bakıyorsunuz işin sonu. Günler, haftalar,...

Zaman su gibi… Akıp gidiyor. Bir bakıyorsunuz işin başındasınız, bir daha bakıyorsunuz işin sonu.

Günler, haftalar, aylar hatta yıllar birbirinin peşine takılıp gidiyorlar işte.

Daha dün eylüldü sanki. Ekime kasıma aralığa hiç uğramadık. Bir çırpıda geçti gitti hepsi.

Şayet kayda değer bir şeyler yaşamamışsanız küçük bir nokta kadar bile izi kalmıyor yaşanmış zamanların.

İyisiyle kötüsüyle geçiyor da zaman sonuç olarak bir muhasebe, bir değerlendirme yapmak gerek.

Her anın her günün her haftanın bir değerlendirmesini.

İyileri bir tarafa koymak, olumsuzlukları da diğer tarafa.

Ve olumsuzlukların nedenlerini bulmak o olumsuzluğu olumlu hale getirmenin ilk adımı olsa gerek.

Şurada üç beş gün sonra gençlerimiz ve çocuklarımız karneler alacak.

Kiminin karnesi iyi, kiminin karnesi kötü olacak.

Bir saksıdaki çiçek nasıl ki o saksıyı dolduran topraktan ayrı düşünülemez ise bir çocuk bir genç de ailesinden çevresinden asla ayrı düşünülüp değerlendirilmemelidir.

Çiçeğin renginden kokusuna dallarının gümrahlığına kadar o toprağın payı vardır çünkü.

Bu yüzden elimize karnemizi aldığımızda “Bu biraz da bizim karnemizdir.” Nazarıyla bakarsak daha doğru bir değerlendirme şansı yakalamış oluruz.

İNSANIN YANLIŞINI, EKSİĞİNİ FARK ETTİĞİ NOKTA O YANLIŞTAN DÖNMEK İÇİN EN DOĞRU YERDİR.

Öfke, yüksek ses insanın görmesini anlamasını zorlaştırır. Bu yüzden çocuklarımızın karnesini elimize aldığımızda sinirlenmeyelim. Bir durup nefes alalım. Ayakta isek oturalım. Serinkanlılıkla durumu irdeleyelim. En azından kendi payımıza düşen eksiklikleri görmeye çalışalım. Bunu düzeltmek bile sorunun büyük bir kısmını çözmek demektir.

Bir şiirle noktalayalım.

İyi bir hafta geçirmeniz dileklerimle.

kayıp şehrin güncesi

şu ak saçlı ihtiyar

iki büklüm

gözlerinde fer kalmamış

yaslanmış parmaklıklara

bekliyor…

ulvi bir sessizlik içinde,

gözleri

elleri

dili…

şu yeni yetme delikanlı

saçlar jöleli dimdik

son model telefonunun

tuşları üzerinde eli.

heyecanlı,

yüreği kıpır kıpır

ışıl ışıl gözleri

yürüyor.

şu kıvır kıvır saçlı

çıtı pıtı kız

elindeki torbada üç ekmek

rotasını şaşırmış sanki

sağda solda gözü..

çocuklar akşam üşentisinde

çocuk olmaktan çıkmışlar

dargın gibi birbirlerine

aykırı yönlerden ses veriyorlar

öfkeli..

bir savaş,

başladı

ha başlayacak..

bir ağaç

insanların

evlerin

yolların

orta yerinde..

yalnız

sessiz

kıpırtısız..

işte o haber

bulundu kayıp şehrin güncesi

aldatılmışlıklar

yalanlar

iftiralar

kara sürmeler,

kayıp şehrin güncesine yazıldı.

döndü

sürgününden iblis

suçlu bulundu..

akladı kendini

masum olmayanlar..

Bakmadan Geçme