Kara Bayram'ın başı dertte

Elinde kaymakamlıktan gelen bir mektupla birlikte yanıma geldi Bayram. Bayram Bizim Hasan'ın köylüsü. Köyde kara Bayram...

Elinde kaymakamlıktan gelen bir mektupla birlikte yanıma geldi Bayram. Bayram Bizim Hasan’ın köylüsü. Köyde kara Bayram der herkes ona. Bayram deyince birden çıkaramazlar. Herkes kara Bayram bilir onu.

Hasan “Git hocaya okut; o sana anlatır, neyin nesi olduğunu” deyip bana yollamış.

Ne zaman köylünün eline bir resmi yazı gelse hemen sıkıntıya girerler. Devletin dilini pek anlamıyorlar ya, iyi de olsa kötü de olsa hep kötüye yorarlar. Çünkü devletten gelen yazıların büyük çoğunluğu iyi haber getirmez. Osmanlı döneminden kalma bir alışkanlıktır bu. Bayram da öyle görünüyordu.

Bayramın arkasından kahveci geldi. İki tane sade kahveyi masamın üzerine bırakarak, “Bunlar kara Bayram’dan” dedi. Bayram gelmeden söylemiş kahveleri. Kahvenin kırk yıl hatırı vardır, denir ya; Bayram da öyle düşünmüş olmalı.

Kahveleri içerken, Bayram başladı konuşmaya:

-Hocam, Hasan’ın selamı var. Beni o yolladı. Şu kağıdı bir okuyuver hocam. Ne demek istiyor, bir anlatıver. Biz okuduk ama tam anlayamadık.

Kağıdı aldım, okudum. Kaymakamlıktan geliyordu. Özetle şöyle yazıyordu:

“Engelli çocuğunuz için 2008 yılından 2019 yılına kadar almış olduğunuz bakım ücreti yaptığımız incelemeler sonucu hane halkının kişi başı aylık geliri asgari ücretin üçte ikisini geçtiği görüldüğünden kesilmiştir. Bu yazının tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde 2008 yılından 2019 yılına kadar hane halkının gelirinin yıllık dökümünü postaneden alacağınız döküm cetveline yazarak belgelendirip kaymakamlığımız bünyesinde çalışan ‘filan’ kişiye teslim etmeniz gerekmektedir. Aksi halde o günden bu güne almış olduğunuz bakım ücretlerinin tümü geçmişe dönük yasal faiziyle birlikte tahsil edilecektir.”

Bunları ben anlattıkça Bayram renkten renge giriyordu. Üstüne bir sinir geldi, derin bir nefes aldı.

– Yandığımızın resmidir bu hocam. Ben nasıl öderim bunları! Verirken kontrol ettiler. Sonra iki kere daha kontrole geldiler. O zaman hiçbir şey demediler. Şimdi bu nereden çıkıyor? Köyde bakım parası alan yalnız ben değilim ki! Şimdi engelli çocuğu olan herkes alıyor bunu. Hatta bazı engelli çocuğu olmayan arkadaşlar, şakayla karışık, dünyaya sakat çocuk meydana getirmek varmış. Bir sakat çocuğu olan kendini devlete baktırıyor. Malı var, mülkü var, bunları çocuklarının üstüne yapmış, kimi sakat çocuğum var, kimi anama bakıyorum, kimi babama bakıyorum diye devletten yardım alıyor. Garibana bir şey yok. Çalışıp çabalanıp aile geçindirmeye çalışıyoruz. Kör boğaz uğruna halden düşmüş tebdil geziyoruz, diyorlar. Biz AKP’yi bunun için sevmiştik. O zamandan bu zamana kadar hep AKP’ ye oy veririm. Şimdiye kadar bir şey yoktu. Bu nereden çıktı şimdi? Beni pişman ettiler hocam. Ben verdiğim oyları geri istesem olur mu hocam! Şaştım vallahi!

– Bayram bunda bir şey yok. Postaneye gidip bildirim kağıtlarını alacaksın. Gelirinin yetersiz olduğunu belgelendireceksin. Kaymakamlığa teslim edeceksin. Şimdi geliriniz yükselmiş olabilir. Onun için kesmişlerdir. O zaman geliriniz düşük diye vermişler. Sen belgelendirirsen verdikleri parayı geri almazlar. Hemen moralini bozma. Sakin ol bakalım. Devletimiz o kadar acımasız değildir.

– Ben bunun nasıl yapılacağını, nasıl belgelendirileceğini bilemem ki… Sen bana yardımcı olabilir misin hocam?

– Bayram ben de pek anlamam bu işlerden. En iyisi bir muhasebeciye git, derdini anlat. Belki sana yardımcı olabilir.

– Tamam hocam. Yarından tezi yok, bir muhasebeciye gideyim. Var mı tanıdığın bir muhasebeci?

– Var bayram, dedikten sonra muhasebecinin adresini bir kağıda yazdım, Bayram’a verdim.

– Eyvallah, hocam. Çok teşekkür ederim.

– Güle güle Bayram. Muhasebeciye selam söyle. İnşallah, sana yardımcı olur. Her zaman beklerim.

**

Sevgi, saygı ve mutluluklar…

Bakmadan Geçme