Kaldırım ve Yolların İşgali

Evden çıktığım zaman pastaneye, kahveye, tuhafiyeye, galeriye, manava, toptancıya uğrar, aralarda da fırsat buldukça engelli engelsiz...

Evden çıktığım zaman pastaneye, kahveye, tuhafiyeye, galeriye, manava, toptancıya uğrar, aralarda da fırsat buldukça engelli engelsiz uzun atlama ve kısa atlama yaparım.

Bana “Ne de garip bir halin var!” dediğinizi duyar gibiyim. Yok, durum zannettiğiniz gibi değil. Sadece Ödemiş’in bir caddesinin kaldırımında yürüyorum. Bir bakıyorum, kendimi kahvenin, manavın, galerinin ve benzeri dükkanların içinde bulmuşum. “Ben buraya niye geldim?” demeye kalmadan anlıyorum ki yanlış yerde olan ben değil, başkalarıymış.

Pazara ve markete gitmek için kaldırımı kullanmak zorunda kalan hanımlar, okula giden çocuklar ve yaşlılarımız bu duruma ne derler bilmem…

Aslına bakarsanız, kaldırımların işgalini toplum olarak kanıksadık. Ama bu yolların işgaline ne diyeceğiz?

Kaldırımlar yayaların, yollar ise araçlarındır. Yani umumun, kamunundur. Türkiye’de trafiğe kayıtlı araç sayısı 21 milyon civarında. Ödemiş de bundan nasibini almış olacak ki bir de park sorunu var. Arabanızla evinize yaklaştınız, park edeceksiniz. Her esnaf, bisikletten tutun trafik dubalarına kadar farklı unsurları yola dizmiş. “Hah, tamam! Bir boşluk buldum” diyor, park için manevra yaparken yakın dükkandan biri yaklaşıyor ve “Fazla duracak mısınız? Mal gelecek, müşteriler park edemiyor” gibi soru ve cümleler ile ikaz ediliyorsunuz. Bir de kurumların koyduğu dubalar var ki toplum olarak kurallara uymadığımızın açık bir göstergesi…

“Buranın size ait olduğuna dair bir belge veya izniniz var mı?” derseniz, ucu açık bir tartışmadır başlar…

Kaldırım ve yolların işgali, sadece Ödemiş’in değil, tüm Türkiye’nin sorunu aslında…

“Memlekette onca sorun varken sıra buna mı geldi?” diyebilirsiniz… Fakat bir toplumda edep, adap, sevgi ve saygı, huzurun temelidir. Bu hasletler aşındığında, erozyona uğradığında toprak yani zemin çoraklaştığından artık kendinizi yetiştiremez ve sağlıklı nesiller yetiştiremezsiniz. Sağlıklı bir diyalog bile kuramazsınız.

Çözüm gayet basit.

Yetki ve etki sahibi kurumların inisiyatif alması… Kabahatler Kanunu’nun işletilmesi… İşgaliye cezalarının caydırıcı olması… İl ve ilçe güvenlik kurullarının sadra şifa olacak kararlar alması…

Park sorunu için ise eğer esnaf, ekonomik zarara uğrayacaksa kendi mekanının önündeki park yerini sorumlu kurumdan kiralasın. Vatandaş da “Vergisini veriyor” der, böylece tartışma önlenir…

Trafikteki hal-i pür melalimiz ise başka bir yazının konusu olsun…

Bakmadan Geçme