• Haberler
  • ihale
  • İyilik yapayım derken yaptığımız kötülük

İyilik yapayım derken yaptığımız kötülük

Başlığa baktığınızda 'Nasıl oluyor da ben iyilik yapmak isterken kötülük yapıyorum, bu olası değil' diyebilirsiniz ama...

Başlığa baktığınızda “Nasıl oluyor da ben iyilik yapmak isterken kötülük yapıyorum, bu olası değil” diyebilirsiniz ama oluyor. Bunu hepimiz düşünmeden, adetlerimiz gereği yapıyoruz. Nasıl mı? Anlatayım, bana hak vereceksiniz.

Adetlerimiz arasında bir yakınımız ya da bir tanıdığımız hastalandığında onu ziyaret etmek vardır, biliyorsunuz. Dostlarımızın kötü günlerinde onların acılarını paylaşarak azaltmaya çalışıyoruz. Bir de hasta ziyaretine giderken eli boş gitmemek düşüncesiyle hepimiz marketten ya da bakkaldan bir şişe kola veya gazoz alır götürürüz. İşte tam burada yaptığımızın bir kötülük olduğunu düşünüyorum. Yani iyilik yapmak isterken kötülük yapıyoruz, doğru duydunuz, kötülük yapıyoruz.

Ziyarete giderken neden kola ya da gazoz götürüyoruz? Başka seçeneğimiz yok mu? Var, var olmasına da alışkanlıklarımızdan vazgeçemiyoruz. Bize kolay geliyor kola ya da gazoz götürmesi. Aklımıza ilk kola ya da gazoz geliyor. Çünkü reklamlarla beynimize kazıdılar bunların isimlerini. Ekranlarda her gün göstere göstere buz gibi kolaları, karşımızda ağızlarını şapırdatarak içtiler. Özendik. Onlar gibi olmak istiyorduk. Sonra biz de içmeye başladık. İçe içe kola tiryakisi olduk. Artık kola içmek bir ayrıcalık haline geldi. Misafire kola, hastaya kola, komşuya kola ve işin en kötüsü çocuklarımıza kola içirmeye başladık. Bir nevi kolakolik olduk.

Oysa eskiden ne güzel adetlerimiz vardı, hastaya çorba götürmek, misafire ayran ikram etmek, çocuklarımıza süt içirmek gibi. Bu güzelim alışkanlıklarımızdan bizi vazgeçirdiler kola tacirleri. “Bendensin” diye diye yaldızlı sözlerle bizi kola içirmeye alıştırdılar. Bir alıştık, pir alıştık, bırakamıyoruz bir türlü. Tiryakisi olduk toplum olarak.

Coca-Cola’nın başlangıçta doğurganlığı önlemek için eczanelerde kısırlık ilacı olarak satıldığını, daha sonra içecek haline getirildiğini birçok kaynaktan okumuşsunuzdur. İçerken tadına doyamadığımız bu gazlı içeceklerin birçok hastalığa davetiye çıkardığını hala duymayan var mı, bilemiyorum.

Canan Karatay, Karen Hill ve birçok beslenme uzmanları, bu konuda onlarca kitap yazdı. Kolanın sağlığa ne kadar zararlı olduğunu üstüne basa basa anlatttılar. Karen Hill, insanların kolaya düşkünlüğünü belirterek, “Türkiye’de adeta bir kola bağımlılığı var” dedi.

Kolanın uyuşturucu gibi, sigara gibi bağımlılık yarattığı bilimsel bir gerçektir. Bırakmak da uyuşturucu bırakmak kadar zordur. Bunun için bazıları günde bir iki litre kola tüketiyor. Su yerine kola içiyor. Reklamlara kandık, içtik: zararlarını öğrendikçe bırakamıyoruz bir türlü. Zararlı olabileceğine inanmayarak kendimizi avutuyoruz.

Oysa kolanın insan vücudunda yol açtığı hastalıklar şöyle belirlenmiştir.

1-Fazla kilo ve yağlanma, 2-Karaciğer hasarı, 3-Diş çürümesi, 4-Böbrek taşları ve kronik böbrek hastalığı, 5-Asit ve reflü, 6-Kemik erimesi, 7-Hipertansiyon, 8-Kalp hastalığı, 9-Sindirim bozukluğu, 10-Alzheimer(Hafıza kaybı), 11-Kanser, 12-Şeker hastalığı.

Öyleyse “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?”

Hastalığı iyileşsin diye moral vermek için gittiğimiz hastaya kola ya da gazlı içecekler götürerek ona bilerek veya bilmeyerek kötülük etmiş olmuyor muyuz?

Şimdi tekrar düşünmeliyiz. Hasta ziyaretlerine giderken kola ya da gazlı içecek götürmeye devam mı yoksa eski alışkanlıklarımıza mı dönelim?

Bana kalırsa hemen eski alışkanlıklarımıza dönmeliyiz. Hastaya götürülmesi gereken en iyi hediye çorbadır. Ayran, süt veya su seçenek olabilir.

Haydi, fabrika ayarlarımıza dönelim.

Sevgi, saygı ve mutluluklar.

Bakmadan Geçme