İtiraz ediyorum!

Geçtiğimiz günlerde Yıldız'da ÖYKAM civarında gezerken şahit olduğum bir olay çok canımı sıktı. Sıktıdan ziyade acıttı....

Geçtiğimiz günlerde Yıldız’da ÖYKAM civarında gezerken şahit olduğum bir olay çok canımı sıktı. Sıktıdan ziyade acıttı. Malum, sadece Yıldız civarında değil Ödemiş’in merkezi bölgelerinde ciddi bir otopark sorunu bulunuyor. Neyse…

Aracı ile ara sokakta yavaş yavaş ilerleyen bir vatandaş, bir araç parkı genişliğindeki boşluğa yanaşmak isteyince hemen dükkandan biri çıkıp sert bir tavırla, ‘Buraya park edemezsin; burası bizim’ dedi. Araçtaki sürücü, bu beklemediği sert tavır karşısında ne yapacağını şaşırdı.

İtiraz etse bir türlü etmese başka türlü!

Çaresiz ve canı sıkkın bir şekilde park etmeye hazırlandığı alandan ayrılmak zorunda kaldı.

İkinci can sıkıcı olay da Ulus Meydanı’nda meydana geldi. Birkaç kadın banklarda oturmuş sohbet ediyordu. Çevrelerinde de belli ki çocukları olan üç-dört oğlan. Oğlanların biraz haşarı oldukları her hallerinden belli. Birbirlerine kum atıyorlar ve çevredeki bitkilerin dallarını koparıp birbirlerine vurmaya çalışıyorlardı. Anneler oralı bile değil; onlar kendi muhabbetlerinde…

‘Yapmayın çocuklar!’ desen bir türlü, demesen öteki türlü…

**

Sosyal medyada, Ödemiş caddelerinde kesilmiş bir sürü ağaç fotoğrafı. Vatandaşlar, haklı olarak soruyor: Bu ağaç düşmanlığı nedir?

Ağaç kesilmez değil; kesilir. Ama genellikle yerine de dikilir… Ama dikilmiyor. Gazetelerden birinde gözüme çarptı: Belediye, araçlara zarar verdiği gerekçesi ile bazı sokaklardaki tehlikeli ağaçları kesiyormuş. Kimileri, ‘Senin aracın üstüne devrilse ne derdin!’ savunmasında.

Buna ne diyeyim bilemedim ki!

**

Rehber öğretmeni olduğumuz sınıflarda, eğitim-öğretim yılı başında sınıf başkanı seçeriz. Adaylar çıkarlar, isimlerini tahtaya yazarlar ve gizli oy açık sayım usulü ile başkan ve yardımcısını belirleriz. Herkes küçük kağıtlara gönlündeki başkan adayının adını yazar ve katlayıp toplayıcı görevli öğrenciye verir. Ben kağıtları açar, görevli öğrenciye göstererek yazılan ismi okurum. Biri de tahtaya çarpı atar. Demokrasinin gereği kimse itiraz etmez. Bir süre sonra başkandan şikayetler gelir. Şikayet ciddi ise ben yine ‘Sınıfta kaç kişi memnun değil?’ diye sorarım. Eğer şikayetin boyutu büyük ise yeniden seçim yaparız.

Öğretmenler odasında sohbet ederken bir arkadaşım böyle yapmadığını söyledi. Nasıl yaptığını sordum. “Ben de gizli oy açık sayım yaparım ama bazı kağıtları el çabukluğu ile oldu bittiye getirip diğer öğrenciye göstermem! Yani o kağıtta yazılanı değil istediğim ismi okurum…”

Böyle yapınca sınıfın haşarıları başkan seçilemezmiş! Öğretmen iyi niyetli ise belki bazı özel durumlarda mazur görülebilir.

Fakat ya değilse!

**

Yazılı, öğrencinin bilgisini ölçen önemli bir göstergedir. Öğrencinin bilgisini ölçmek için her dönem iki-üç yazılı sınav yaparız. Bazı öğrenciler aldıkları notlara itiraz ederler ve kağıtlarına bakmak isterler. Onlara kağıtlarını vermem.

Güvendiği bir arkadaşını tahtaya çağırır, kağıdı ona verir, itiraz eden öğrenciyi de tahtaya çağırırım.

Arkadaşına sırayla soruları okutturur önce kendisinin yanıt vermesini beklerim. Verir veya veremez! Ardından ben doğru yanıtı ve puanı söyler sonra da yine arkadaşına yazdığı yanıtı okutur, yaptığı hatasını söylerim.

Genellikle fazla puan vermişimdir; teşekkür eder, yerine oturur.

Kağıtları herkese dağıtır, takip etmezsem kontrol kaybolabilir. Fazla güven iyi değildir… Peki göstermezsek ne olur? Öğrencinin okul idaresine dilekçe ile başvurma hakkı vardır. Bu kez başka öğretmenler okur…

Böylece kendine güvenen öğrenci itirazını rahatlıkla yapar.

**

Şimdi yeni bir seçim yaşadık. Vatandaşa ‘Evet mi, Hayır mı?’ diye soruldu.

Seçimde görevim yoktu ama görev alanlardan dinlediğim kadarı ile bir sürü aksaklık ve cahillik yaşandı…

Vatandaş pusulanın yarısını sandığa, diğer yarısını da cebine koyuyormuş örneğin! Ve yurt çapından bir sürü itiraz sesleri!

Kurallar belli.

YSK’nin yerine ben olsan, “Kardeşim itiraz ettiğiniz 10 sandığı sayalım haklı iseniz diğerlerine de bakalım” derdim. Böylece vatandaş rahatlarken YSK de güven tazelemiş olurdu.

Eğer iddialar doğru ise tüm geçerli oyların “EVET” lehine kullanıldığı 961 sandık varmış! ÖSYM güveni çoktan kaybetti, dilerim YSK de güven kaybına uğramaz…

Bakmadan Geçme